-
رقعهای شکلش چنین رنگش چنین ** بس بخوان آن را به خلوت ای حزین
- Onların arasında şu şekilde, şu renkte bir kâğıt var. Onu gizle bir yerde oku.
-
چون بدزدی آن ز وراق ای پسر ** پس برون رو ز انبهی و شور و شر
- Oğul, onu kâğıtçıdan çaldın mı kalabalıktan, iyi kötü adamlardan bir kenara çekil.
-
تو بخوان آن را به خود در خلوتی ** هین مجو در خواندن آن شرکتی
- Yalnızca oku. Okurken kimseyi yanında bulundurma.
-
ور شود آن فاش هم غمگین مشو ** که نیابد غیر تو زان نیم جو
- İş yayılır, ortaya düşerse bile dertlenme. O defineden senden başka hiç kimsecik, bir arpa bile alamaz.
-
ور کشد آن دیر هان زنهار تو ** ورد خود کن دم به دم لاتقنطوا 1915
- Elde etmen uzarsa sakın ümitsizlenme. Her an “ Allahdan ümit kesmeyin” âyetini vird edin.
-
این بگفت و دست خود آن مژدهور ** بر دل او زد که رو زحمت ببر
- O muştucu, bunu söyleyip elini, adamın göğsüne koydu, hadi dedi, yürü, zahmet çek!
-
چون به خویش آمد ز غیبت آن جوان ** مینگنجید از فرح اندر جهان
- O genç, dalgınlık âleminden kendine gelince ferahından âdeta dünyaya sığmıyordu.
-
زهرهی او بر دریدی از قلق ** گر نبودی رفق و حفظ و لطف حق
- Allah’nın koruması ve lûtfu olmasaydı sevincinden çatlayacaktı doğrusu.
-
یک فرح آن کز پس شصد حجاب ** گوش او بشنید از حضرت جواب
- Öyle bir sevinmişti ki. Kulağı, altı yüz perdenin ardından Allah sesini duymuştu.
-
از حجب چون حس سمعش در گذشت ** شد سرافراز و ز گردون بر گذشت 1920
- İşitme duygusu, perdeleri aşmış, başını yüceltmiş, feleği geçmişti.