-
چونک این را پیشه کرد او بر دوام ** فجفجی در شهر افتاد و عوام
- Bunu âdet edindi. Daima orayı burayı kazıp durduğundan şehre bir dedikodudur yayıldı, iş halkın ağzına düştü.
-
فاش شدن خبر این گنج و رسیدن به گوش پادشاه
- Definenin halkın ağzına düşmesi ve padişah tarafından duyulması
-
پس خبر کردند سلطان را ازین ** آن گروهی که بدند اندر کمین
- Pusuda duran, fırsat gözleyen adamlar, bu işi padişaha haber verdiler.
-
عرضه کردند آن سخن را زیردست ** که فلانی گنجنامه یافتست
- Filân, bir define bildiren kâğıt bulmuş diye söylediler.
-
چون شنید این شخص کین با شه رسید ** جز که تسلیم و رضا چاره ندید 1950
- Adam, padişah tarafından duyulduğunu anlayınca teslim olmadan, kadere boyun eğmeden başka çare görmedi.
-
پیش از آنک اشکنجه بیند زان قباد ** رقعه را آن شخص پیش او نهاد
- Padişah kendisine işkence yapmadan, kâğıdı padişahın önüne koydu.
-
گفت تا این رقعه را یابیدهام ** گنج نه و رنج بیحد دیدهام
- Dedi ki: Şu kâğıdı buldum ama defineyi bulamadım. Define yerine hadsiz, hesapsız zahmetlere girdim.
-
خود نشد یک حبه از گنج آشکار ** لیک پیچیدم بسی من همچو مار
- Defineden bir habbe bile meydana çıkmadı. Fakat ben yılan gibi bir hayli kıvrandım durdum.
-
مدت ماهی چنینم تلخکام ** که زیان و سود این بر من حرام
- Bir aydır ağzımın tadı yok. Bunun ziyanı da haram oldu bana, kârı da.
-
بوک بختت بر کند زین کان غطا ** ای شه پیروزجنگ و دزگشا 1955
- Belki bahtın şu perdeyi açar ey savaşı kutlu olan kaleler fethetmiş padişahım!
-
مدت شش ماه و افزون پادشاه ** تیر میانداخت و برمیکند چاه
- Padişah da altı ay, belki de daha fazla ok attı,okun düştüğü yeri kazdırdı.