-
چون تو آن او شدی بحر آن اوست ** گرچه این دم نوبت بحران اوست 2000
- Çünkü sen, onunsun, deniz de onundur. Bu an, onun nöbet zamanıdır ama aldırma.
-
این خود آن نالهست کو کرد آشکار ** آنچ پنهانست یا رب زینهار
- Zaten bu, onun meydana getirdiği bir feryattan ibarettir. Yarabbi, sen gizli olanı koru, onu meydana çıkarma.
-
دو دهان داریم گویا همچو نی ** یک دهان پنهانست در لبهای وی
- Ney gibi iki ağzımız var. Bir ağız, onun dudaklarında gizli.
-
یک دهان نالان شده سوی شما ** های هویی در فکنده در هوا
- Öbür ağız, size görünmede, feryat etmede, havaya bir hay huydur salmada.
-
لیک داند هر که او را منظرست ** که فغان این سری هم زان سرست
- Fakat can gözü açık olan bilir ki bu baştan çıkan feryat da o baştan çıkmadadır.
-
دمدمهی این نای از دمهای اوست ** های هوی روح از هیهای اوست 2005
- Neyin bu feryadı, onun soluklarından. Ruhun hay huyu, onun hay huylarından.
-
گر نبودی با لبش نی را سمر ** نی جهان را پر نکردی از شکر
- Ney, onun dudakları ile hemdem olmasaydı âlemi şekerle doldurabilir miydi?
-
با کی خفتی وز چه پهلو خاستی ** که چنین پر جوش چون دریاستی
- Kiminle yattın, hangi tarafından kalktın da böyle deniz gibi coşup köpürmedesin?
-
یا ابیت عند ربی خواندی ** در دل دریای آتش راندی
- Yahut da “Ben rabbime konuk olurum” hâdisini okudun, ateş denizinin ta içine atıldın.
-
نعرهی یا نار کونی باردا ** عصمت جان تو گشت ای مقتدا
- Fakat “ey ateş, soğu” nârası, ey kendisine uyulan zat, senin canını korudu.