-
رفت درویشی ز شهر طالقان ** بهر صیت بوالحسین خارقان
- Bir derviş, Ebül-Huseyn-i Harkan’ın şöhretini duyup Talkan şehrinden yola çıkmıştı.
-
کوهها ببرید و وادی دراز ** بهر دید شیخ با صدق و نیاز 2045
- Dağlar aştı, uzun ovalar geçti. Şeyh’i görmek için özü doğru olarak, Allahya yalvarıp yakararak bunca yol aldı.
-
آنچ در ره دید از رنج و ستم ** گرچه در خوردست کوته میکنم
- Yolda gördüğü cefalar, çektiği eziyetler, anlatılmaya değer ama ben kısa kesiyorum.
-
چون به مقصد آمد از ره آن جوان ** خانهی آن شاه را جست او نشان
- O genç, yolu bitirip maksadına ulaştı. O padişahın evini sordu.
-
چون به صد حرمت بزد حلقهی درش ** زن برون کرد از در خانه سرش
- Öğrenip kapısına geldi, yüzlerce saygıyla kapı halkasını vurdu. Şeyhin karısı, kapıdan başını çıkardı.
-
که چه میخواهی بگو ای ذوالکرم ** ژگفت بر قصد زیارت آمدم
- Ey kerem sahibi, ne istiyorsun? dedi. Derviş, ziyaret için geldim deyince.
-
خندهای زد زن که خهخه ریش بین ** این سفرگیری و این تشویش بین 2050
- Kadın kahkahayla gülüp dedi ki: Sakalına bak yahu. Hele şu yolculuğa, şu uğradığın derde bak.
-
خود ترا کاری نبود آن جایگاه ** که به بیهوده کنی این عزم راه
- Yerinde, yurdunda işin yok muydu da beyhude yere yollara düştün?
-
اشتهای گولگردی آمدت ** یا ملولی وطن غالب شدت
- Bir ahmağı görmek hevesine mi düştün, yoksa yurdundan mı usandın?
-
یا مگر دیوت دو شاخه بر نهاد ** بر تو وسواس سفر را در گشاد
- Yahut da şeytan sana bir boyunduruk urdu, vesveseler verdi, sana bu yolculuk kapısını açtı.