-
چونک حق قهری نهد در نان تو ** چون خناق آن نان بگیرد در گلو
- Öyle olduğu halde Tanrı, senin ekmeğine bir kahır mayası kodu mu o ekmek boğaz illeti gibi kursağında durur, boğazını sıkar, seni öldürür.
-
این لباسی که ز سرما شد مجیر ** حق دهد او را مزاج زمهریر
- Seni soğuktan koruyan şu elbiseye Tanrı, zemheri mizacını verir.
-
تا شود بر تنت این جبهی شگرف ** سرد همچون یخ گزنده همچو برف
- Bu güzelim cüppe buz gibi soğuk olur, kar gibi ziyan verir.
-
تا گریزی از وشق هم از حریر ** زو پناه آری به سوی زمهریر
- Kürkten de kaçarsın, ipekli elbisenden de. Ondan kaçar zemheriye sığınırsın.
-
تو دو قله نیستی یک قلهای ** غافل از قصهی عذاب ظلهای 2175
- Sen iki dağ tepesi değilsin,bir dağ tepesisin, yalın kat bir adamsın sen. Zelle azabından gaafilsin.
-
امر حق آمد به شهرستان و ده ** خانه و دیوار را سایه مده
- Şehire, köye Tanrı emri geldi: Eve, duvara, onlara gölge verme,
-
مانع باران مباش و آفتاب ** تا بدان مرسل شدند امت شتاب
- Yağmura, güneşe mâni olma dendi. Bu suretle o ümmet peygamberlerinin yanına koştular.
-
که بمردیم اغلب ای مهتر امان ** باقیش از دفتر تفسیر خوان
- Ey ulu kişi dediler, çoğumuz öldük. Artık arkasını tefsirden oku.
-
چون عصا را مار کرد آن چستدست ** گر ترا عقلیست آن نکته بس است
- O eli sopalı er, sopayı yılan yaptı. Aklın varsa bu nükte sana yeter.
-
تو نظر داری ولیک امعانش نیست ** چشمهی افسرده است و کرده ایست 2180
- Gözün var ama anlayışın yok. Âdeta donmuş bir kaynak, bir et parçası.