-
آن حبیب و آن خلیل با رشد ** وقت آن آمد که گوش ما کشد
- O dostun, o doğru yolu bulmuş sevgilinin kulağımızı çekmesi zamanı geldi.
-
سوی چشمه که دهان زینها بشو ** آنچ پوشیدیم از خلقان مگو
- Kulağımızı tutup çeşmeye götürerek ağzını burada, bu suyla yıka, halktan gizlediğin şeyleri söyleme demesinin tam vakti.
-
ور بگویی خود نگردد آشکار ** تو به قصد کشف گردی جرمدار
- Fakat söylesen de o meydana çıkmaz ki. Yalnız sen açmayı kastetmekle suçlu olursun, o kadar.
-
لیک من اینک بریشان میتنم ** قایل این سامع این هم منم 2270
- Fakat ben, onların etrafında dönüp duruyorum işte. Bunu söyleyen de benim dinleyen de.
-
صورت درویش و نقش گنج گو ** رنج کیشاند این گروه از رنج گو
- Yoksulun ve definenin suretini söyle. Bunlar, eziyet çekenlerdir, o eziyeti anlat bakalım!
-
چشمهی راحت بریشان شد حرام ** میخورند از زهر قاتل جامجام
- Rahmet çeşmesi, onlara haram oldu. Öldürücü zehri kadeh kadeh içiyorlar.
-
خاکها پر کرده دامن میکشند ** تا کنند این چشمهها را خشکبند
- Eteklerine toprak doldurmuşlar, şu kaynakları doldurmaya geliyorlar.
-
کی شود این چشمهی دریامدد ** مکتنس زین مشت خاک نیک و بد
- Denizden yardım gören bu kaynak, şu iyi kötü bir avuç toprağın çalışıp çabalaması ile dolar mı hiç?
-
لیک گوید با شما من بستهام ** بیشما من تا ابد پیوستهام 2275
- Fakat sizi bıraktım, size karşı kurudum, ebediyen de akmayacağım der…
-
قوم معکوساند اندر مشتها ** خاکخوار و آب را کرده رها
- Halk, iştah bakımından ters tabiatlıdır. Öyleleri vardır ki suyu bırakır, içmez de toprak yer.