-
خیز ای پس ماندهی دیده ضرر ** باری آن حلوا و یخنی را بخور
- Kalk a arda kalmış zarar görmüş adam! Bari o helva ile yahniyi sen ye.
-
آن هنرمندان پر فن راندند ** نامهی اقبال و منصب خواندند 2490
- O hünerli, sanatlı kişiler, koştular; devlet ve mevki mektubunu okudular.
-
آن دو فاضل فضل خود در یافتند ** با ملایک از هنر در بافتند
- O iki faziletli er, lûtuf ve ihsanlar buldular, meleklere karıştılar.
-
ای سلیم گول واپس مانده هین ** بر جه و بر کاسهی حلوا نشین
- Ey arda kalmış sâf ve bön! Kalk, sıçra da helva kâsesinin başına otur!
-
پس بگفتندش که آنگه تو حریص ** ای عجیب خوردی ز حلوا و خبیص
- Bu sözü duyunca Hıristiyan’la Yahudi a haris dediler, yoksa helvayı yedin mi?
-
گفت چون فرمود آن شاه مطاع ** من کی بودم تا کنم زان امتناع
- Müslüman, “O emrine itaat edilen padişah, emredince ben kimim ki buyruğuna uymayayım?
-
تو جهود از امر موسی سر کشی ** گر بخواند در خوشی یا ناخوشی 2495
- Sen Yahudi’sin Musa’nın emrinden baş çekebilir misin? Seni iyi ve kötü bir şeye koşsa emrinden nasıl olur da dışarı çıkabilirsin?
-
تو مسیحی هیچ از امر مسیح ** سر توانی تافت در خیر و قبیح
- Sen de Mesih’e tâbisin, hayır veya şer, herhangi bir işte Mesih’in emrine karşı durabilir misin?
-
من ز فخر انبیا سر چون کشم ** خوردهام حلوا و این دم سرخوشم
- E... Artık ben nasıl olur da peygamberlerin övündüğü Peygamberimin emrinden dışarı çıkabilirim? Helvayı yedim tabiî, şimdi de sarhoşum işte!” dedi.
-
پس بگفتندش که والله خواب راست ** تو بدیدی وین به از صد خواب ماست
- Bunun üzerine vallahi dediler, rüya, senin rüyan. Bu gördüğün rüya, bizim yüzlerce rüyamızdan üstün.