-
خیر مطلق نیست زینها هیچ چیز ** شر مطلق نیست زینها هیچ نیز
- Bunların hiç biri mutlak olarak hayır değildir. aynı zamanda mutlak olarak şer de değildir.
-
نفع و ضر هر یکی از موضعست ** علم ازین رو واجبست و نافعست
- Her birinin yerinde faydası vardır, yerinde de zararı. Onun için bilgi vaciptir, faydalıdır.
-
ای بسا زجری که بر مسکین رود ** در ثواب از نان و حلوا به بود 2600
- Yoksula yapılan öyle cezalar vardır ki sevap bakımından ekmekten de yeğdir, helvadan da.
-
زانک حلوا بیاوان صفرا کند ** سیلیش از خبث مستنقا کند
- Çünkü helva, vakitsiz yenirse safra yapar. Halbuki helva verilecek yerde ona bir sille vurulsa kötülükten kurtulur.
-
سیلیی در وقت بر مسکین بزن ** که رهاند آنش از گردن زدن
- Yoksula vaktinde bir sille vur da boynu vurulmaktan kurtulsun.
-
زخم در معنی فتد از خوی بد ** چوب بر گرد اوفتد نه بر نمد
- Vurmak, hakikatte kötü huyadır. Kilim dövülmez, tozu dövülür.
-
بزم و زندن هست هر بهرام را ** بزم مخلص را و زندان خام را
- Meclis de var, zindan da. Her ikisi de lâzım. Meclis ihlas sahibi olana, zindan ham kişiye.
-
شق باید ریش را مرهم کنی ** چرک را در ریش مستحکم کنی 2605
- Yarayı deşmek lazım. Deşeceğin yerde üstüne merhem korsan pisliği kökleştirmiş olursun.
-
تا خورد مر گوشت را در زیر آن ** نیم سودی باشد و پنجه زیان
- Yaranın altındaki eti yer. Yarı faydası olsa elli tane ziyanı olur.
-
گفت دلقک من نمیگویم گذار ** من همیگویم تحریی بیار
- Delkak, beni bırak demiyorum dedi, işi ara, sor, tahkik et diyorum.