-
در تانی بر یقینی بر زنی ** گوشمال من بایقانی کنی
- Bu düşünce esnasında bir şeye iyice karar verirsin de kulağımı bilerek çekersin.
-
در روش یمشی مکبا خود چرا ** چون همیشاید شدن در استوا 2610
- Neden yürüyüşte “Yüzü üstünde sürünme” sözü söylenir? Daima doğru yürümek gerekken yüzüstü sürünme neden?
-
مشورت کن با گروه صالحان ** بر پیمبر امر شاورهم بدان
- İyi kişilerle danış, görüş. Peygamber “İşlerini meşveretle yapar onlar” dedi, bunu böyle bil!
-
امرهم شوری برای این بود ** کز تشاور سهو و کژ کمتر رود
- İşleri meşveretle yapmak, şunun içindir: Meşveretten hata ve eğrilik, az meydana gelir.
-
این خردها چون مصابیح انورست ** بیست مصباح از یک روشنترست
- Bu akıllar, aydın kandillere benzer. Elbette yirmi kandil bir kandilden daha ziyade aydınlık verir.
-
بوک مصباحی فتد اندر میان ** مشتعل گشته ز نور آسمان
- Belki aralarına gökyüzünün nurundan yanmış bir kandil düşüverir.
-
غیرت حق پردهای انگیختست ** سفلی و علوی به هم آمیختست 2615
- Tanrı gayreti, ortaya bir perde salmıştır. Aşağılık ve yücelik âlemine mensup olanları birbirine karıştırmış, karmıştır.
-
گفت سیروا میطلب اندر جهان ** بخت و روزی را همیکن امتحان
- “Yürüyün âlemi gezin” demiştir. Sen de gez, dolaş da bahtını, rızkını sınaya dur.
-
در مجالس میطلب اندر عقول ** آن چنان عقلی که بود اندر رسول
- Meclislerde, peygamber de bulunan akıl gibi bir akıl ara.
-
زانک میراث از رسول آنست و بس ** که ببیند غیبها از پیش و پس
- Çünkü peygamberden, miras kalan ancak odur. Bu akıl, gaypları önden de görür, arttan da.