-
روز نور و مکسب و تابم توی ** شب قرار و سلوت و خوابم توی
- Gündüzün nurum, kazancım, ışığım sensin; geceleyin kararım, neşem, uykum sen.
-
از مروت باشد ار شادم کنی ** وقت و بیوقت از کرم یادم کنی
- Beni sevindir, vakitli vakitsiz kerem eder anarsın lûtfedersin.
-
در شبانروزی وظیفهی چاشتگاه ** راتبه کردی وصال ای نیکخواه
- Ey iyiliğimi isteyen, buluşmak için yirmi dört saatte bir kuşluk çağını tâyin ettin.
-
پانصد استسقاستم اندر جگر ** با هر استسقا قرین جوع البقر 2690
- Fakat ciğerim yanıyor, beş yüz kere susuzum, her susuzluğumda bir öküz açlığı var âdeta.
-
بینیازی از غم من ای امیر ** ده زکات جاه و بنگر در فقیر
- Benim derdimden haberin bile yok. Mevkiinin zekâtını ver de bu yoksula bir bak.
-
این فقیر بیادب نا درخورست ** لیک لطف عام تو زان برترست
- Bu bîedep yoksul, buna lâyık değil ama senin umumî lûtfun, bundan çok üstün.
-
مینجوید لطف عام تو سند ** آفتابی بر حدثها میزند
- Herkese lûtfetmektesin. Lûtfetmen için bir lüzuma hacet yok. Güneş, pisliklere de vurur.
-
نور او را زان زیانی نابده ** وان حدث از خشکیی هیزم شده
- Fakat nuruna bir ziyan gelmez. O pislik, onun hararetiyle kurur, odun haline gelir.
-
تا حدث در گلخنی شد نور یافت ** در در و دیوار حمامی بتافت 2695
- Bu yüzden de bir külhana girer, nurlanır, hamamın kapısını duvarını kızdırır, parlatır.
-
بود آلایش شد آرایش کنون ** چون برو بر خواند خورشید آن فسون
- Pisken bezenir, nurlanır. Çünkü güneş, ona öyle bir afsun okumuştur işte.