-
پانصد استسقاستم اندر جگر ** با هر استسقا قرین جوع البقر 2690
- Fakat ciğerim yanıyor, beş yüz kere susuzum, her susuzluğumda bir öküz açlığı var âdeta.
-
بینیازی از غم من ای امیر ** ده زکات جاه و بنگر در فقیر
- Benim derdimden haberin bile yok. Mevkiinin zekâtını ver de bu yoksula bir bak.
-
این فقیر بیادب نا درخورست ** لیک لطف عام تو زان برترست
- Bu bîedep yoksul, buna lâyık değil ama senin umumî lûtfun, bundan çok üstün.
-
مینجوید لطف عام تو سند ** آفتابی بر حدثها میزند
- Herkese lûtfetmektesin. Lûtfetmen için bir lüzuma hacet yok. Güneş, pisliklere de vurur.
-
نور او را زان زیانی نابده ** وان حدث از خشکیی هیزم شده
- Fakat nuruna bir ziyan gelmez. O pislik, onun hararetiyle kurur, odun haline gelir.
-
تا حدث در گلخنی شد نور یافت ** در در و دیوار حمامی بتافت 2695
- Bu yüzden de bir külhana girer, nurlanır, hamamın kapısını duvarını kızdırır, parlatır.
-
بود آلایش شد آرایش کنون ** چون برو بر خواند خورشید آن فسون
- Pisken bezenir, nurlanır. Çünkü güneş, ona öyle bir afsun okumuştur işte.
-
شمس هم معدهی زمین را گرم کرد ** تا زمین باقی حدثها را بخورد
- Güneş yeryüzünün içini de kızdırır da artakalan pislikleri yer.
-
جزو خاکی گشت و رست از وی نبات ** هکذا یمحو الاله السیات
- Bu pislikler, bu suretle toprağın cüzü olur, ondan otlar biter. İşte Tanrı da kötülükleri iyiliklere böyle çevirir.
-
با حدث که بترینست این کند ** کش نبات و نرگس و نسرین کند
- Güneş en kötü şey olan pisliğe bunu yaparsa yeşilliklere, güllere, nergislere neler yapmaz?