-
مینجوید لطف عام تو سند ** آفتابی بر حدثها میزند
- Herkese lûtfetmektesin. Lûtfetmen için bir lüzuma hacet yok. Güneş, pisliklere de vurur.
-
نور او را زان زیانی نابده ** وان حدث از خشکیی هیزم شده
- Fakat nuruna bir ziyan gelmez. O pislik, onun hararetiyle kurur, odun haline gelir.
-
تا حدث در گلخنی شد نور یافت ** در در و دیوار حمامی بتافت 2695
- Bu yüzden de bir külhana girer, nurlanır, hamamın kapısını duvarını kızdırır, parlatır.
-
بود آلایش شد آرایش کنون ** چون برو بر خواند خورشید آن فسون
- Pisken bezenir, nurlanır. Çünkü güneş, ona öyle bir afsun okumuştur işte.
-
شمس هم معدهی زمین را گرم کرد ** تا زمین باقی حدثها را بخورد
- Güneş yeryüzünün içini de kızdırır da artakalan pislikleri yer.
-
جزو خاکی گشت و رست از وی نبات ** هکذا یمحو الاله السیات
- Bu pislikler, bu suretle toprağın cüzü olur, ondan otlar biter. İşte Tanrı da kötülükleri iyiliklere böyle çevirir.
-
با حدث که بترینست این کند ** کش نبات و نرگس و نسرین کند
- Güneş en kötü şey olan pisliğe bunu yaparsa yeşilliklere, güllere, nergislere neler yapmaz?
-
تا به نسرین مناسک در وفا ** حق چه بخشد در جزا و در عطا 2700
- Bir düşün, Tanrı da ibadet güllerine karşılık ne vefada bulunur, ne mükâfatlar verir, ne ihsanlar eder.
-
چون خبیثان را چنین خلعت دهد ** طیبین را تا چه بخشد در رصد
- Kötülüklere böyle elbiseler verirse temizlere neler bağışlar?
-
آن دهد حقشان که لا عین رات ** که نگنجد در زبان و در لغت
- Tanrı onlara gözlerin görmediği şeyler verir. Dile, lûgata sığmaz lûtuflar eder.