-
آید و گیرد وثاق ما گرو ** که رسیدم نوبت ما شد تو رو
- Geliyor, biz geldik, nöbet bizim, siz gidin diye yerimizi yurdumuzu alıyor.
-
چون پسر چشم خرد را بر گشاد ** زود بابا رخت بر گردون نهاد 2775
- Oğul, akıl gözünü açtı mı baba, hemencecik yükünü kağnıya koyuyor.
-
جادهی شاهست آن زین سو روان ** وآن از آن سو صادران و واردان
- O âlemden buraya bir ana yol var. Oradan buraya geliyorlar, buradan oraya gidiyorlar.;
-
نیک بنگر ما نشسته میرویم ** مینبینی قاصد جای نویم
- İyi dikkat et. Oturmuşuz ama gidiyoruz, yeni bir yere hareket etmişiz, fakat görmüyorsun sen.
-
بهر حالی مینگیری راس مال ** بلک از بهر غرضها در مل
- Sermayeni ağzını bugün için değil, ilerisi için, ileride bir iş yapmak için hazırlarsın.
-
پس مسافر این بود ای رهپرست ** که مسیر و روش در مستقبلست
- Ey yola tapan, yolcu odur ki yüzü ve gidişi, ileriyedir.
-
همچنانک از پردهی دل بیکلال ** دم به دم در میرسد خیل خیال 2780
- Nitekim gönül perdesi ardından da anbean yorulmadan, usanmadan hayal alayı gelip durur.
-
گر نه تصویرات از یک مغرساند ** در پی هم سوی دل چون میرسند
- O düşünceler, hep bir fidanlıktan kopup gelmese nasıl olur da hepsi yol bulur, gönle gelip çatar?
-
جوق جوق اسپاه تصویرات ما ** سوی چشمهی دل شتابان از ظما
- Bölük, bölük düşünce ordumuz, susamış bir halde gönül çeşmesine geliyor.
-
جرهها پر میکنند و میروند ** دایما پیدا و پنهان میشوند
- Testilerini doldurup gidiyorlar. Daima meydanda ve daima gizli bunlar.