English    Türkçe    فارسی   

6
2834-2843

  • هم‌چو احمد که کمند انداخت جانش  ** تا کمندش برد سوی آسمانش 
  • Ahmet gibi... Onun canı da bir kement attı, kemendi ta göğe ulaştı.
  • گفت حقش ای کمندانداز بیت  ** آن ز من دان ما رمیت اذ رمیت  2835
  • Tanrı dedi ki: Ey gökyüzündeki Beyt-i Mâmur’a kement atan, atışı benden bil. “Attığın vakit sen atmadın ben attım”
  • پس بپرسیدند زان شه کای سند  ** مر ترا خاصیت اندر چه بود 
  • Nihayet dediler ki: Ey yüce ve vefalı dost, sen de söyle. Senin ne hünerin ne marifetin var?
  • گفت در ریشم بود خاصیتم  ** که رهانم مجرمان را از نقم 
  • Sultan Mahmut dedi ki: Benim hünerim sakalımdadır. Onunla suçluları cezadan eziyetten kurtarırım.
  • مجرمان را چون به جلادان دهند  ** چون بجنبد ریش من زیشان رهند 
  • Suçluları cellâtlara verdiler mi, sakalım oynayınca onlar kurtuluverirler.
  • چون بجنبانم به رحمت ریش را  ** طی کنند آن قتل و آن تشویش را 
  • Acıyıp sakalımı oynattım mı öldürülmeden de kurtulurlar, dertten de, elemden de.
  • قوم گفتندش که قطب ما توی  ** که خلاص روز محنتمان شوی  2840
  • Hırsızlar, bu sözü duyunca kutbumuz sensin dediler; minnet gününde kurtuluşumuz senden olacak.
  • بعد از آن جمله به هم بیرون شدند ** سوی قصرآن شه میمون شدند
  • چون سگی بانگی بزد از سوی راست  ** گفت می‌گوید که سلطان با شماست 
  • Bu sırada sağ taraftan bir köpek havladı. Köpek sesinden anlayan, köpek diyor ki dedi, padişah sizinle beraber.
  • خاک بو کرد آن دگر از ربوه‌ای  ** گفت این هست از وثاق بیوه‌ای 
  • Kokudan anlayan bir yandaki toprağı kokladı, bu dedi, bir dul kadının odasının toprağı.