-
اهبطوا افکند جان را در بدن ** تا به گل پنهان بود در عدن
- “İnin” emri, canı bedene soktu da Âdem incisi, toprakta gizlendi.
-
تاجرش داند ولیکن گاو نی ** اهل دل دانند و هر گلکاو نی
- Onu tâcir bilir, fakat öküz bilmez. Gönül ehli olanlar anlarlar, fakat her toprak kazan anlamaz.
-
هر گلی که اندر دل او گوهریست ** گوهرش غماز طین دیگریست
- İçinde mücevher bulunan topraktaki o mücevher, öbür toprağın da sırrını söylemektedir.
-
وان گلی کز رش حق نوری نیافت ** صحبت گلهای پر در بر نتافت
- Fakat Tanrı rahmetinin saçısından bir nur elde etmemiş olan toprak, inciyle, mücevherle dolu olan toprakların sohbetini anlamaz.
-
این سخن پایان ندارد موش ما ** هست بر لبهای جو بر گوش ما 2940
- Bu söze son yoktur. Faremiz, ırmak kıyısında bizi bekliyor, kulağı bizde.
-
رجوع کردن به قصهی طلب کردن آن موش آن چغز را لبلب جو و کشیدن سر رشته تا چغز را در آب خبر شود از طلب او
- Farenin, ırmak kıyısında kurbağayı görmek isteyince ipi çekmesi
-
آن سرشتهی عشق رشته میکشد ** بر امید وصل چغز با رشد
- Fare, doğru yolu bulmuş olan kurbağa ile buluşmak isteyince o aşk ipini çekerdi.
-
میتند بر رشتهی دل دم به دم ** که سر رشته به دست آوردهام
- Anbean elime böyle bir vasıta, böyle bir vesile geçirdim diye o ipe güvenirdi.
-
همچو تاری شد دل و جان در شهود ** تا سر رشته به من رویی نمود
- Can ve gönül de bu geçeli, görüşmek için artık bir ipliğe döndü âdeta derdi.
-
خود غراب البین آمد ناگهان ** بر شکار موش و بردش زان مکان
- Derken ansızın bir alaca karga geldi, fareyi yakaladı. Kurbağa da onunla beraber havalandı.
-
چون بر آمد بر هوا موش از غراب ** منسحب شد چغز نیز از قعر آب 2945
- Fare karganın gagasında havalanınca kurbağa da ona bağlı olduğundan onunla beraber sudan çıktı.