-
موش در منقار زاغ و چغز هم ** در هوا آویخته پا در رتم
- Fare, karganın gagasındaydı, kurbağa da ipe bağlı olduğundan havalanmaktaydı.
-
خلق میگفتند زاغ از مکر و کید ** چغز آبی را چگونه کرد صید
- Halksa hele bak diyordu, karga, hileyle suda yaşayan kurbağayı nasıl da avladı.
-
چون شد اندر آب و چونش در ربود ** چغز آبی کی شکار زاغ بود
- Nasıl suya girdi, nasıl da onu kaptı? Suda yaşayan kurbağa, nasıl olur da alaca kargaya avlanır?
-
چغز گفتا این سزای آن کسی ** کو چو بیآبان شود جفت خسی
- Kurbağa, bu, suda yaşamayan susuz hayvanlar gibi, aşağılık bir mahluka eş olanın lâyığıdır.
-
ای فغان از یار ناجنس ای فغان ** همنشین نیک جویید ای مهان 2950
- Feryat adamın kendi cinsinden olmayan dostundan, feryat. Ey “ulu” lar, sizinle düşüp kalkacak iyi bir dost arayın, diyordu.
-
عقل را افغان ز نفس پر عیوب ** همچو بینی بدی بر روی خوب
- Akıl da ayıplarla dopdolu bulunan nefisten feryat eder. Nefis, güzel bir yüzdeki çirkin buruna benzer.
-
عقل میگفتش که جنسیت یقین ** از ره معنیست نی از آب و طین
- Akıl, ona der ki: Cins oluş, iyi bil ki su ve toprak bakımından değil, mâna, bakımındandır.
-
هین مشو صورتپرست و این مگو ** سر جنسیت به صورت در مجو
- Kendine gel de surete tapma, suret sözüne kapılma, cins oluşu surette arama.
-
صورت آمد چون جماد و چون حجر ** نیست جامد را ز جنسیت خبر
- Suret, cansız şeye, taşa benzer. Cansız şeyin, kendisiyle cins olandan, yahut olmayandan haberi var mıdır?
-
جان چو مور و تن چو دانهی گندمی ** میکشاند سو به سویش هر دمی 2955
- Can, karıncaya benzer, beden de bir buğday tanesine. Karınca o buğday tanesini her an çeker durur.