-
ای فغان از یار ناجنس ای فغان ** همنشین نیک جویید ای مهان 2950
- Feryat adamın kendi cinsinden olmayan dostundan, feryat. Ey “ulu” lar, sizinle düşüp kalkacak iyi bir dost arayın, diyordu.
-
عقل را افغان ز نفس پر عیوب ** همچو بینی بدی بر روی خوب
- Akıl da ayıplarla dopdolu bulunan nefisten feryat eder. Nefis, güzel bir yüzdeki çirkin buruna benzer.
-
عقل میگفتش که جنسیت یقین ** از ره معنیست نی از آب و طین
- Akıl, ona der ki: Cins oluş, iyi bil ki su ve toprak bakımından değil, mâna, bakımındandır.
-
هین مشو صورتپرست و این مگو ** سر جنسیت به صورت در مجو
- Kendine gel de surete tapma, suret sözüne kapılma, cins oluşu surette arama.
-
صورت آمد چون جماد و چون حجر ** نیست جامد را ز جنسیت خبر
- Suret, cansız şeye, taşa benzer. Cansız şeyin, kendisiyle cins olandan, yahut olmayandan haberi var mıdır?
-
جان چو مور و تن چو دانهی گندمی ** میکشاند سو به سویش هر دمی 2955
- Can, karıncaya benzer, beden de bir buğday tanesine. Karınca o buğday tanesini her an çeker durur.
-
مور داند کان حبوب مرتهن ** مستحیل و جنس من خواهد شدن
- Karınca bilir ki o kendi cinsinden olmayan buğdaylar, nihayet yenecek, kendisine karışacak. Bunlar, benim cinsimden olacaklar der.
-
آن یکی موری گرفت از راه جو ** مور دیگر گندمی بگرفت و دو
- Karıncanın biri, yoldan bir arpa tanesi bulur, çekip götürmeye koyulur. Öbürü, bir buğday yakalar, koşa koşa götürmeye başlar.
-
جو سوی گندم نمیتازد ولی ** مور سوی مور میآید بلی
- Arpa, buğdayın bulunduğu yere gelmez ama karınca, karıncanın bulunduğu yere gelir ya.
-
رفتن جو سوی گندم تابعست ** مور را بین که به جنسش راجعست
- Arpanın gitmesi, buğdaya tâbidir. Karıncaya baksana, dönüp kendi cinsine nasıl geliyor.