-
چون بگفت آن خسته را خاتون چنین ** مینگنجید از تبختر بر زمین
- Kadın, o hasta köleye böyle söyleyince öyle ferahladı, öyle kabardı o köle ki âdeta yeryüzüne sığamaz oldu.
-
زفت گشت و فربه و سرخ و شکفت ** چون گل سرخ هزاران شکر گفت
- Semirdi, gelişti, benzine kan geldi, kırmızı güle döndü, binlerce şükürler etti.
-
که گهی میگفت ای خاتون من ** که مبادا باشد این دستان و فن
- Bazen de, hanımcığım, diyordu, sakın bu bir düzen olmasın!
-
خواجه جمعیت بکرد و دعوتی ** که همیسازم فرج را وصلتی
- Efendi, Ferec’i evlendiriyorum diye bir dâvet yaptı, eşini dostunu çağırdı.
-
تا جماعت عشوه میدادند و گان ** که ای فرج بادت مبارک اتصال 300
- Gelenler de “Ferec, kutlu olsun” diye onu kandırmaktaydılar.
-
تا یقینتر شد فرج را آن سخن ** علت از وی رفت کل از بیخ و بن
- Ferec, bu sözleri duyunca artık kızı alacağına iyice inandı. Büsbütün iyileşti, hastalığı kökünden geçti gitti.
-
بعد از آن اندر شب گردک به فن ** امردی را بست حنی همچو زن
- Ondan sonra gerdek gecesi bir oğlanı kadın kılığına soktular.
-
پر نگارش کرد ساعد چون عروس ** پس نمودش ماکیان دادش خروس
- Elini, bileğini gelinler gibi kınaladılar. Âdeta ona tavuk gösterip horoz verdiler.
-
مقنعه و حلهی عروسان نکو ** کنگ امرد را بپوشانید او
- Başını bağladılar, gelinler gibi elbiseler giydirdiler, gürbüz oğlanı kadın kıyafetine sokup koyverdiler.
-
شمع را هنگام خلوت زود کشت ** ماند هندو با چنان کنگ درشت 305
- Efendi halvet zamanı derhal mumu üfledi. Hintli köle öyle güçlü kuvvetli bir oğlanla yalnız kaldı.