-
چون مبدل گشتهاند ابدال حق ** نیستند از خلق بر گردان ورق
- Tanrı Abdâl’i de, fâni varlıklarını değiştirdiler mi artık halktan değildirler, çevir bu yaprağı.
-
قبلهی وحدانیت دو چون بود ** خاک مسجود ملایک چون شود
- Birlik kıblesi, nasıl olur da iki olur? Toprak, nasıl olur da meleklerin secde ettikleri bir şey olabilir?
-
چون درین جو دیدعکس سیب مرد ** دامنش را دید آن پر سیب کرد
- Adam, bu ırmakta elma aksini gördü ama bu görüşü de, eteğini elmayla doldurdu.
-
آنچ در جو دید کی باشد خیال ** چونک شد از دیدنش پر صد جوال 3195
- Bu görüşü, yüzlerce çuvalı elmayla doldurdu. Artık, ırmakta gördüğü, nasıl olur da hayal olur?
-
تن مبین و آن مکن کان بکم و صم ** کذبوا بالحق لما جائهم
- Ten görme de o sağır ve dilsizler gibi kendilerine doğru bir şey söylenince inkâr edenlerden olma.
-
ما رمیت اذ رمیت احمد بدست ** دیدن او دیدن خالق شدست
- O zat, “Attığın vakit sen atmadın, Tanrı attı” sırrına mazhar olmuştur. Onun gürüşü, Tanrı görüşüdür.
-
خدمت او خدمت حق کردنست ** روز دیدن دیدن این روزنست
- Ona hizmet Tanrı’ya hizmettir. Gündüzü görmek, bu pencereyi görmektir.
-
خاصه این روزن درخشان از خودست ** نی ودیعهی آفتاب و فرقدست
- Hele şu pencere yok mu? O, kendinden parlamadadır. Ondaki nur, güneşin, yahut Ferkad yıldızının eğreti nuru değildir.
-
هم از آن خورشید زد بر روزنی ** لیک از راه و سوی معهود نی 3200
- O pencereye vuran nur da yine o güneştendir ama bilinen yoldan, bilinen taraftan gelmemiştir o.
-
در میان شمس و این روزن رهی ** هست روزنها نشد زو آگهی
- Bu pencereyle güneş arasında öyle bir yol vardır ki başka pencereler, o yolu bilmez.