English    Türkçe    فارسی   

6
3192-3201

  • چون مبدل گشته‌اند ابدال حق  ** نیستند از خلق بر گردان ورق 
  • Tanrı Abdâl’i de, fâni varlıklarını değiştirdiler mi artık halktan değildirler, çevir bu yaprağı.
  • قبله‌ی وحدانیت دو چون بود  ** خاک مسجود ملایک چون شود 
  • Birlik kıblesi, nasıl olur da iki olur? Toprak, nasıl olur da meleklerin secde ettikleri bir şey olabilir?
  • چون درین جو دیدعکس سیب مرد  ** دامنش را دید آن پر سیب کرد 
  • Adam, bu ırmakta elma aksini gördü ama bu görüşü de, eteğini elmayla doldurdu.
  • آنچ در جو دید کی باشد خیال  ** چونک شد از دیدنش پر صد جوال  3195
  • Bu görüşü, yüzlerce çuvalı elmayla doldurdu. Artık, ırmakta gördüğü, nasıl olur da hayal olur?
  • تن مبین و آن مکن کان بکم و صم  ** کذبوا بالحق لما جائهم 
  • Ten görme de o sağır ve dilsizler gibi kendilerine doğru bir şey söylenince inkâr edenlerden olma.
  • ما رمیت اذ رمیت احمد بدست  ** دیدن او دیدن خالق شدست 
  • O zat, “Attığın vakit sen atmadın, Tanrı attı” sırrına mazhar olmuştur. Onun gürüşü, Tanrı görüşüdür.
  • خدمت او خدمت حق کردنست  ** روز دیدن دیدن این روزنست 
  • Ona hizmet Tanrı’ya hizmettir. Gündüzü görmek, bu pencereyi görmektir.
  • خاصه این روزن درخشان از خودست  ** نی ودیعه‌ی آفتاب و فرقدست 
  • Hele şu pencere yok mu? O, kendinden parlamadadır. Ondaki nur, güneşin, yahut Ferkad yıldızının eğreti nuru değildir.
  • هم از آن خورشید زد بر روزنی  ** لیک از راه و سوی معهود نی  3200
  • O pencereye vuran nur da yine o güneştendir ama bilinen yoldan, bilinen taraftan gelmemiştir o.
  • در میان شمس و این روزن رهی  ** هست روزنها نشد زو آگهی 
  • Bu pencereyle güneş arasında öyle bir yol vardır ki başka pencereler, o yolu bilmez.