-
آشکارا دانه پنهان دام او ** خوش نماید ز اولت انعام او
- Tanesi meydandadır da tuzağı gizlidir. Önce onun sana nimet verişi hoş görünür ama sonu öyle değil!
-
در بیان آنک این غرور تنها آن هندو را نبود بلک هر آدمیی به چنین غرور مبتلاست در هر مرحلهای الا من عصم الله
- Bu aldanış,yalnız o Hintli köleye ait değildir. Allah’nın koruduğu kişiden başka herkes,böyle bir aldanışa uğrar.
-
چون بپیوستی بدان ای زینهار ** چند نالی در ندامت زار زار
- Ona ulaştın mı eyvahlar olsun sana. Nedamete düşer, ne kadar zarı zarı ağlarsın.
-
نام میری و وزیری و شهی ** در نهانش مرگ و درد و جاندهی
- Fakat beylik, vezirlik ve padişahlık adı, hakikatte ölümdür, derttir, can vermedir.
-
بنده باش و بر زمین رو چون سمند ** چون جنازه نه که بر گردن برند
- Kul ol da yeryüzünde at gibi yürü. Cenaze gibi kimsenin boynuna binme.
-
جمله را حمال خود خواهد کفور ** چون سوار مرده آرندش به گور 325
- Allah nimetine küfranda bulunan, ister ki herkes, kendisini yüklesin de ölüyü mezara götürür gibi götürsünler.
-
بر جنازه هر که را بینی به خواب ** فارس منصب شود عالی رکاب
- Rüyada kimi tabuta binmiş, götürülüyor görürsen yüce mertebeli büyük mevkili bir adam olur.
-
زانک آن تابوت بر خلقست بار ** بار بر خلقان فکندند این کبار
- Çünkü o tabut, halkın boynuna bir yüktür. Bu büyükler de halkın boynuna yük korlar, yük olurlar.
-
بار خود بر کس منه بر خویش نه ** سروری را کم طلب درویش به
- Yükünü herkese yükleme, kendine yükle. Baş olmayı az iste, yoksulluk daha iyidir.
-
مرکب اعناق مردم را مپا ** تا نیاید نقرست اندر دو پا
- Halkın boynuna binme de ayaklarına nikris illeti gelmesin.
-
مرکبی را که آخرش تو ده دهی ** که به شهری مانی و ویراندهی 330
- Sonunda iki elinle bu biniciliğin alnını karışlarsın, fakat şimdi bir şehre benzemedesin. Şehre benziyorsun ama hakikatte bir yıkık köysün sen!