-
ای چو بحر از بهر نزدیکان گهر ** داده و تحفه سوی دوران مطر
- Ey deniz gibi yakınlarına inci uzaklarına yağmur hediye eden!
-
پشت ما گرم از تو بود ای آفتاب ** رونق هر قصر و گنج هر خراب
- Ey güneş, sırtımız senin hararetinle ısınmıştı. Her köşkün parlaklığı sendendi, her yıkık yerin definesi sendin.
-
ای در ابرویت ندیده کس گره ** ای چو میکائیل راد و رزقده
- Kaşının çatıldığını kimsecikler görmemişti ey Mikâil gibi rızık ve azık veren!
-
ای دلت پیوسته با دریای غیب ** ای به قاف مکرمت عنقای غیب 3270
- 3270.Ey gönlü gayb deniziyle birleşmiş, ey ihsanı Kaf dağında gayp Anka’sı kesilmiş zat!
-
یاد ناورده که از مالم چه رفت ** سقف قصد همتت هرگز نکفت
- İhsan ederken malımdan ne gitti acaba diye aklına bir şeycikler gelmezdi. Himmetinin yüce tavanı bir kere olsun yarılmadı senin.
-
ای من و صد همچو من در ماه و سال ** مر ترا چون نسل تو گشته عیال
- Her ay her yıl ben de benim gibi yüzlerce kişi de senin soyun sopun olmuştu âdeta.
-
نقد ما و جنس ما و رخت ما ** نام ما و فخر ما و بخت ما
- Paramız, soyumuz, varımız, yoğumuz… Adımız, sanımız, bahtımız, devletimiz sendin.
-
تو نمردی ناز و بخت ما بمرد ** عیش ما و رزق مستوفی بمرد
- Sen ölmedin, bizim nazımız, bizim devletimiz, bizim gemimiz, bizim verilegelen rızkımız öldü.
-
واحد کالالف در رزم و کرم ** صد چو حاتم گاه ایثار نعم 3275
- Sen mecliste de ihsan ve keremde de bir kişiydin ama bine bedeldin. İhsan esnasında yüzlerce Hatem’din âdeta.
-
حاتم ار مرده به مرده میدهد ** گردگانهای شمرده میدهد
- Hatem, cansız şeyi ölü gönüllü adama verir, sayılı birkaç ceviz ihsan ederdi.