-
کو همانجا که امید مرد و زن ** میرود در وقت اندوه و حزن
- Nerede olacak Kadının erkeğin dert ve mihnet zamanı ümit bağladığı cihanda.
-
کو همانجا که به وقت علتی ** چشم پرد بر امید صحتی
- Nerede olacak? İnsan hastalanınca sıhhat ümidiyle göz diktiği yerde.
-
آن طرف که بهر دفع زشتیی ** باد جویی بهر کشت و کشتیی
- Bir kötülüğü gidermek için yalvardığın bir harmanı savurmak bir gemiyi sürmek için rüzgar beklediğin alemde.
-
آن طرف که دل اشارت میکند ** چون زبان یا هو عبارت میکند 3320
- Gönlün işaret ettiği dilin “ Ey o” diye dile getirdiği yerde.
-
او معالله است بی کو کو همی ** کاش جولاهانه ماکو گفتمی
- Nereden, nerede diye aramaya lüzum yok, Tanrıyla iste, keşke ben de çulhalar gibi hep mekik deyip dursam bu sırrı bilen aklı dileseydim.
-
عقل ما کو تا ببیند غرب و شرق ** روحها را میزند صد گونه برق
- Aklımız doğuyu da görür batıyı da. Akıldan ruhlara yüzlerce çeşit şimşekler çakar.
-
جزر و مدش بد به بحری در زبد ** منتهی شد جزر و باقی ماند مد
- O, köpüklü bir denizle beraber kabardı, kıyıyı kapladı. Sonra denizle beraber çekildi. Kıyıyı kaplayışı geçti, çekilişi kaldı!
-
نه هزارم وام و من بی دسترس ** هست صد دینار ازین توزیع و بس
- Dokuz bin altın borcum var. elimden tutanım yok. Elimde yalnız bütün şehirden toplanmış yüz altın var, işte bu kadar!
-
حق کشیدت ماندم در کشمکش ** میروم نومید ای خاک تو خوش 3325
- Tanrı, seni çekti aldı. Ben bu kargaşalıklar içinde kaldım. Ey toprağı bile güzel zat, ümitsiz bir halde gidiyorum.
-
همتی میدار در پر حسرتت ** ای همایون روی و دست و همتت
- Seni hasretinle iştiyakınla dolu olan kuluna bir himmet et ey yüzü de eli de himmeti de kutlu zat!