-
ده دهش اکنون که صد بستانت هست ** تا نگردی عاجز و ویرانپرست
- Şimdi yüzlerce bağa, bahçeye sahipken vazgeç varlıktan da âciz ve yıkık yere tapar bir hale gelmeyesin.
-
گفت پیغامبر که جنت از اله ** گر همیخواهی ز کس چیزی مخواه
- Peygamber, Allah’dan cenneti istiyorsan kimseden bir şey isteme.
-
چون نخواهی من کفیلم مر ترا ** جنت الماوی و دیدار خدا
- Kimseden bir şey istemezsen ben kefilim, cennete de girersin, Allahya da ulaşırsın dedi.
-
آن صحابی زین کفالت شد عیار ** تا یکی روزی که گشته بد سوار 335
- Bunu duyan sahabe de şu kefillik yüzünden öyle ayarı tam bir hale geldi ki bir gün ata binmiş, bir yere gidiyordu.
-
تازیانه از کفش افتاد راست ** خود فرو آمد ز کس آنرا نخواست
- Elinden kamçısı düştü. Attan inip kendisi aldı, kimseden istemedi.
-
آنک از دادش نیاید هیچ بد ** داند و بیخواهشی خود میدهد
- Çünkü Allah, bir şey verdi mi iyidir, kimseye kötü bir şey vermez. O, bilir ve adamın dileğini insan istemeden verir.
-
ور به امر حق بخواهی آن رواست ** آنچنان خواهش طریق انبیاست
- Fakat Allah emri ile dilersen caizdir. Çünkü o çeşit istek, peygamberlerin yoludur.
-
بد نماند چون اشارت کرد دوست ** کفر ایمان شد چون کفر از بهر اوست
- Sevgili emredince kötü kalmaz. Küfür onun için olursa iman kesilir.
-
هر بدی که امر او پیش آورد ** آن ز نیکوهای عالم بگذرد 340
- Onun emri ile olan kötülük, bütün âlem iyiliklerinden üstündür.
-
زان صدف گر خسته گردد نیز پوست ** ده مده که صد هزاران در دروست
- Sedefin kabuğu paralanırsa ilenme, onda yüz binlerce inci vardır.