-
او معالله است بی کو کو همی ** کاش جولاهانه ماکو گفتمی
- Nereden, nerede diye aramaya lüzum yok, Tanrıyla iste, keşke ben de çulhalar gibi hep mekik deyip dursam bu sırrı bilen aklı dileseydim.
-
عقل ما کو تا ببیند غرب و شرق ** روحها را میزند صد گونه برق
- Aklımız doğuyu da görür batıyı da. Akıldan ruhlara yüzlerce çeşit şimşekler çakar.
-
جزر و مدش بد به بحری در زبد ** منتهی شد جزر و باقی ماند مد
- O, köpüklü bir denizle beraber kabardı, kıyıyı kapladı. Sonra denizle beraber çekildi. Kıyıyı kaplayışı geçti, çekilişi kaldı!
-
نه هزارم وام و من بی دسترس ** هست صد دینار ازین توزیع و بس
- Dokuz bin altın borcum var. elimden tutanım yok. Elimde yalnız bütün şehirden toplanmış yüz altın var, işte bu kadar!
-
حق کشیدت ماندم در کشمکش ** میروم نومید ای خاک تو خوش 3325
- Tanrı, seni çekti aldı. Ben bu kargaşalıklar içinde kaldım. Ey toprağı bile güzel zat, ümitsiz bir halde gidiyorum.
-
همتی میدار در پر حسرتت ** ای همایون روی و دست و همتت
- Seni hasretinle iştiyakınla dolu olan kuluna bir himmet et ey yüzü de eli de himmeti de kutlu zat!
-
آمدم بر چشمه و اصل عیون ** یافتم در وی به جای آب خون
- Kaynağın, ırmakların başına geldim, fakat orada su yerine kan buldum.
-
چرخ آن چرخست آن مهتاب نیست ** جوی آن جویست آب آن آب نیست
- Gök, o gök, fakat ay ışığı o ay ışığı değil. Irmak o ırmak, fakat su o su değil!
-
محسنان هستند کو آن مستطاب ** اختران هستند کو آن آفتاب
- İhsan sahipleri var ama o tertemiz ihsan sahibi nerede? Yıldızlar var ama hani o güneş?
-
تو شدی سوی خدا ای محترم ** پس به سوی حق روم من نیز هم 3330
- Ey saygı değer zat, en Tanrı’ya gittin, bari ben de Tanrıya gideyim.