-
بود امیری را یکی اسپی گزین ** در گلهی سلطان نبودش یک قرین 3345
- Bir beyin pek güzel bir atı vardı. Padişahın at sürülerinde eşi yoktu.
-
او سواره گشت در موکب به گاه ** ناگهان دید اسپ را خوارزمشاه
- Bir gün o ata binip padişahın alayına katıldı. Harzemşah’ın gözü, ansızın ona ilişti.
-
چشم شه را فر و رنگ او ربود ** تا به رجعت چشم شه با اسپ بود
- Atın çalımı, rengi padişahın gözünü aldı. Dönünceye kadar o attan gözünü ayıramadı.
-
بر هر آن عضوش که افکندی نظر ** هر یکش خوشتر نمودی زان دگر
- Hangi uzvuna baksa öbüründen daha güzel görünüyordu.
-
غیر چستی و گشی و روحنت ** حق برو افکنده بد نادر صفت
- Çevikliğinden, güzelliğinden ruhaniyetinden başka Tanrı ona eşsiz bir güzellik vermişti.
-
پس تجسس کرد عقل پادشاه ** کین چه باشد که زند بر عقل راه 3350
- Padişah aklıyla şöyle bir, araştırdı. Bu nedir ki aklımı çeldi? Dedi.
-
چشم من پرست و سیرست و غنی ** از دو صد خورشید دارد روشنی
- Gözüm böyle atları çok gördü, toktur, ganidir. Belki böyle güneş gibi iki yüz at görmüş, aydınlanmıştır.
-
ای رخ شاهان بر من بیذقی ** نیم اسپم در رباید بی حقی
- Şahların ruhları bence beydaktır. Böyle olduğu halde nasıl olur da bir yarım at, haksız olarak gözümü çeler?
-
جادوی کردست جادو آفرین ** جذبه باشد آن نه خاصیات این
- Yoksa büyücüleri yaratan bir büyü mü yaptı? Bu, onun çekişi olmalı, atın hassası değil.
-
فاتحه خواند و بسی لا حول کرد ** فاتحهش در سینه میافزود درد
- Fatiha okudu, bir hayli lahavle çekti. Fakat okuduğu fatiha gönlündeki derdi çoğalttı.