-
با حضور آفتاب با کمال ** رهنمایی جستن از شمع و ذبال
- Yüceliklere sahip dururken bir mumdan, bir mum yalımından yol bulmayı ummak..
-
با حضور آفتاب خوشمساغ ** روشنایی جستن از شمع و چراغ 3390
- Güzelim parlak güneş meydandayken mumla kandilden ayrılmak istemek!
-
بیگمان ترک ادب باشد ز ما ** کفر نعمت باشد و فعل هوا
- Fakat şüphe yok ki bizim şanımız, edebi terk etme, nimete karşı küfranda bulunma, heva ve hevesinize uymadır.
-
لیک اغلب هوشها در افتکار ** همچو خفاشند ظلمت دوستدار
- Akıllıların çoğu düşünceye daldığı zaman yarasa gibi karanlığı sever.
-
در شب ار خفاش کرمی میخورد ** کرم را خورشید جان میپرورد
- Geceleyin yarasa, bir kurtcağız yese, o kurtu bile can güneşi beslemiş, yetiştirmiştir.
-
در شب ار خفاش از کرمیست مست ** کرم از خورشید جنبنده شدست
- Yarasa geceleyin o kurtu yiyip sarhoş olduysa, kurt, yine güneş yüzünden canlanmıştır.
-
آفتابی که ضیا زو میزهد ** دشمن خود را نواله میدهد 3395
- Işığı, aydınlığı meydana getiren güneş, düşmanını bile doyurmadadır.
-
لیک شهبازی که او خفاش نیست ** چشم بازش راستبین و روشنیست
- Fakat yarasa olmayan iri doğan kuşunun açık gözü doğru yolu görür, aydındır.
-
گر به شب جوید چو خفاش او نمو ** در ادب خورشید مالد گوش او
- O da yarasa gibi geceleyin gelişmek istese o vakit güneş, edebe sokmak için kulağını çeker.
-
گویدش گیرم که آن خفاش لد ** علتی دارد ترا باری چه شد
- Der ki. Tutalım o inatçı yarasanın bir illeti var, ya sana ne oldu?