English    Türkçe    فارسی   

6
3468-3477

  • در خیالت صورتی جوشیده‌ای  ** هم‌چو جوزی وقت دق پوسیده‌ای 
  • Hayalinde bir surettir coşmuştur. Fakat sınama zamanında ceviz gibi çürümüş bir şey.
  • هست از آغاز چون بدر آن خیال  ** لیک آخر می‌شود هم‌چون هلال 
  • O hayal ilk zuhur ettiği zaman dolunay gibidir. Ama sonunda yeni aya döner.
  • گر تو اول بنگری چون آخرش  ** فارغ آیی از فریب فاترش  3470
  • Önce bakınca onu sonra ne hale gelecekse öyle görürsen, aldanmaz, ondan kurtulursun.
  • جوز پوسیده‌ست دنیا ای امین  ** امتحانش کم کن از دورش ببین 
  • Ey emin kişi! Dünya çürük bir cevizdir. Onu pek sınama, uzaktan bak.
  • شاه دید آن اسپ را با چشم حال  ** وآن عمادالملک با چشم مل 
  • Padişah, o atı hal gözüyle gördü, İmadülmülk meal gözüyle.
  • چشم شه دو گز همی دید از لغز  ** چشم آن پایان‌نگر پنجاه گز 
  • Padişahın gözü titredi, ancak iki arşınlık yolu gördü. O sonu gören erse elli arşınlık yolu gördü.
  • آن چه سرمه‌ست آنک یزدان می‌کشد  ** کز پس صد پرده بیند جان رشد 
  • Tanrının insanın gözüne çektiği o sürme, ne sürmedir ki can, yüzlerce perdenin ardındaki yolu görür.
  • چشم مهتر چون به آخر بود جفت  ** پس بدان دیده جهان را جیفه گفت  3475
  • Kainatın ulusunun gözü, sonu görmeyle eş olmuştu. O yüzden cihanı leş gördü.
  • زین یکی ذمش که بشنود او وحسپ  ** پس فسرد اندر دل شه مهر اسپ 
  • Padişah, bir kerecik bu zemmi duymakla iktifa etti; gönlü attan soğudu gitti.
  • چشم خود بگذاشت و چشم او گزید  ** هوش خود بگذاشت و قول او شنید 
  • Kendi gözünü bıraktı, onun gözünü kabul etti.