-
بهر این فرمود با آن اسپه او ** حیث ولیتم فثم وجهه
- Onun için o oraya “ Nereye dönersiniz Tanrı yüzü var” buyurdu.
-
از قدحگر در عطش آبی خورید ** در درون آب حق را ناظرید
- Susar da bir bardaktan su bile içersiniz suyun içinde Tanrıya bakmaktasınız.
-
آنک عاشق نیست او در آب در ** صورت صورت خود بیند ای صاحببصر
- Fakat âşık olmayan suya bakar da suyun içinde kendi yüzünü görür ey gözü açık er!
-
صورت عاشق چو فانی شد درو ** پس در آب اکنون کرا بیند بگو 3645
- Ama âşıkın sureti, Tanrı’da fani olursa söyle bakalım, suda kimin suretini görür?
-
حسن حق بینند اندر روی حور ** همچو مه در آب از صنع غیور
- Güneşte Tanrı güzelliğini görür âşıklar. Gayret sahibi Tanrı’nın sanatıyla nasıl ay, suya vurur da suda görünürse güneşte de hak görünür.
-
غیرتش بر عاشقی و صادقیست ** غیرتش بر دیو و بر استور نیست
- Fakat Tanrı’nın bu gayreti, âşık ve sadık kişileredir, şeytanla hayvana tecelli etmez o.
-
دیو اگر عاشق شود هم گوی برد ** جبرئیلی گشت و آن دیوی بمرد
- Şeytan bile âşık olsa topu çeler. Bir cebrail kesilir, şeytanlığı ölür.
-
اسلم الشیطان آنجا شد پدید ** که یزیدی شد ز فضلش بایزید
- Bu makamda “ Şeytanım, benim elimde Müslüman oldu” sırrı belirir. Yezid’lik Tanrı ihsanıyla kalmaz, Yezit, Bayazıt olur.
-
این سخن پایان ندارد ای گروه ** هین نگه دارید زان قلعه وجوه 3650
- Ey kavim bu sözün sonu gelmez. Siz, o kaleye insan resimlerinden sakının!
-
هین مبادا که هوستان ره زند ** که فتید اندر شقاوت تا ابد
- Olmaya ki heves yolunuzu kessin, ebedî bir kötülüğe düşesiniz.