-
نیست سرگردانی ما زین لگام ** جز ز تصریف سوار دوستکام
- Demiyorlardı ki bu perişanlığımız gemden değil. Üstümüzdeki sevgili süvariden.
-
ما پی گل سوی بستانها شده ** گل نموده آن و آن خاری بده
- Gül devşirmek için bahçeye gitti. Gül göründü bize ama meğerse dikenmiş diyen yoktu.
-
هیچشان این نی که گویند از خرد ** بر گلوی ما کی میکوبد لگد
- Hiçbiri, aklını başına alıp da bizim boğazımızı kim tekmeliyor demedi gitti.
-
آن طبیبان آنچنان بندهی سبب ** گشتهاند از مکر یزدان محتجب
- Hekimler, sebebe kul kesilmişler, Tanrı hilesini görememişlerdi.
-
گر ببندی در صطبلی گاو نر ** باز یابی در مقام گاو خر 3680
- Bir ahıra öküz bağlasan, sonra öküzün yerinde bir eşeği bağlı bulsan,
-
از خری باشد تغافل خفتهوار ** که نجویی تا کیست آن خفیه کار
- Bu işi gizlice kim yaptı diye araştırmaz, uykudaymış gibi gaflet edersen bu, eşekliktir.
-
خود نگفته این مبدل تا کیست ** نیست پیدا او مگر افلاکیست
- Kendi kendine “ Bunu değiştiren kim? Görünmüyor ama acaba göktekilerden biri mi yaptı bu işi” demiyorsun ha?
-
تیر سوی راست پرانیدهای ** سوی چپ رفتست تیرت دیدهای
- Oku dosdoğru sağ tarafa attın, gördün ki sola gitti!
-
سوی آهویی به صیدی تاختی ** خویش را تو صید خوکی ساختی
- Bir ceylân avlamak için at sürdün, domuza av oldun!
-
در پی سودی دویده بهر کبس ** نارسیده سود افتاده به حبس 3685
- Kazanç için kâr elde etmeye koştun, kâr şöyle dursun, hapse girdin.