وقت پند دیگرانی های های ** در غم خود چون زنانی وای وای
Başkalarına öğüt verme vaktinde hay hay, iş başa düşünce karılar gibi vay, vay ha!
چون به درد دیگران درمان بدی ** درد مهمان تو آمد تن زدی
Başkalarının derdine dermen oluyordun ya; şimdi dert, sana konuk oldu, fakat susuverdin.
بانگ بر لشکر زدن بد ساز تو ** بانگ بر زن چه گرفت آواز تو
Askere bağırır, çağırır, orduyu teşvik ederdin hani. Neden sesin kısıldı, nutkun tutuldu? Kendine de bağırsana.
آنچ پنجه سال بافیدی به هوش ** زان نسیج خود بغلتانی بپوش 3910
Aklınla elli yıldır ördüğün kumaştan bir zıbın yap da giyin bakalım!
از نوایت گوش یاران بود خوش ** دست بیرون آر و گوش خود بکش
Dostların kulakları, sesinden hoşlanıyordu. Elini çıkar da şimdi kulağını çek!
سر بدی پیوسته خود را دم مکن ** پا و دست و ریش و سبلت گم مکن
Daima baştın, kendini kuyruk yap da ayağını, elini, sakalını, bıyığını az kaybet.
بازی آن تست بر روی بساط ** خویش را در طبع آر و در نشاط
Şu döşenmiş yeryüzünde şimdi oyun senin. Kendini boş bir hale getir de neşelen!
ذکر آن پادشاه که آن دانشمند را به اکراه در مجلس آورد و بنشاند ساقی شراب بر دانشمند عرضه کرد ساغر پیش او داشت رو بگردانید و ترشی و تندی آغاز کرد شاه ساقی را گفت کی هین در طبعش آر ساقی چندی بر سرش کوفت و شرابش در خورد داد الی آخره
Bir padişahın, alimin birini zorla meclise getirtip oturtması, sakinin hocaya şarap vermesi ve kadehi sunması, hocanın yüz çevirip kızması, padişahın sakiye haydi demesi, bunu boş bir hale getir… bunun üzerine sakinin, hocanın kafasına birkaç kere vurup şarap içirtmesi v.s.
پادشاهی مست اندر بزم خوش ** میگذشت آن یک فقیهی بر درش
Bir padişah mecliste oturmuş şarap içip sarhoş olmuştu. Kapının önünden bir fakih geçiyordu.
کرد اشارت کش درین مجلس کشید ** وان شراب لعل را با او چشید 3915
Şunu meclise getirin, laal renkli şarabı sunun şuna diye emretti.
پس کشیدندش به شه بیاختیار ** شست در مجلس ترش چون زهر و مار
Hocayı ister istemez meclise getirdiler. Mecliste zehir gibi, yılan gibi ekşi bir suratla somurtup oturdu.