-
آفتاب مشرق و تنویر او ** چون اسیران بسته در زنجیر او
- Doğu güneşi de onun alemi aydınlatması da tutsaklar gibi onun zincirine bağlanmıştır.
-
چرخ را چرخ اندر آرد در زمن ** چون بخواند در دماغش نیم فن
- Dimağına yarım afsun okuduğu zaman feleği çarha getirir döndürür.
-
عقل کو عقل دگر را سخره کرد ** مهره زو دارد ویست استاد نرد
- Bir aklı tesiri altına alan başka bir akıl ondan kudret bulmuştur, tavla üstadı odur.
-
چند سیلی بر سرش زد گفت گیر ** در کشید از بیم سیلی آن زحیر
- Saki, hocanın başına birkaç sille vurdu al deyip şarap kadehini sundu. Zavallı hoca sille korkusundan kadehi alıp içti.
-
مست گشت و شاد و خندان شد چو باغ ** در ندیمی و مضاحک رفت و لاغ 3940
- İçince de sarhoş oldu, neşelendi, bağ gibi gülmeye başladı. Nedimliğe alaya latifeye koyuldu.
-
شیرگیر و خوش شد انگشتک بزد ** سوی مبرز رفت تا میزک کند
- Aslanı bile tutacak bir hale geldi. Neşesinden parmacıklarını şakırdatmaya başladı. Sonra su dökmek için ayak yoluna gitti.
-
یک کنیزک بود در مبرز چو ماه ** سخت زیبا و ز قرناقان شاه
- Ayak yolunda ay gibi bir halayık vardı. Padişahın cariyelerinden olan bu kız pek güzeldi.
-
چون بدید او را دهانش باز ماند ** عقل رفت و تن ستمپرداز ماند
- Onu görünce ağzı açık kaldı. Aklı gitti, halayığa saldırmaya kalkıştı.
-
عمرها بوده عزب مشتاق و مست ** بر کنیزک در زمان در زد دو دست
- Ömrünce bekardı iştiyak halindeydi. Şimdi bir de sarhoş olmuştu. Hemen halayığa el attı.
-
بس طپید آن دختر و نعره فراشت ** بر نیامد با وی و سودی نداشت 3945
- Halayık çırpınmaya başladı, narayı attı. Fakat hiçbir çaresi olmadı.