-
آن شب گردک نه ینگا دست او ** خوش امانت داد اندر دست تو 3955
- Gerdek gecesi yenge onun elini tutup hoş bir emanet olarak senin eline vermedi mi?
-
کانچ با او تو کنی ای معتمد ** از بد و نیکی خدا با تو کند
- Ey güvenilir kişi sen iyi kötü ne yaparsan Tanrı da sana onu yapar.
-
حاصل اینجا این فقیه از بیخودی ** نه عفیفی ماندش و نه زاهدی
- Hasılı, o hoca ayakyolunda sarhoşluktan halayığa saldırdı. Ne namusu kaldı, ne zahitliği!
-
آن فقیه افتاد بر آن حورزاد ** آتش او اندر آن پنبه فتاد
- O huriden doğmuş güzelin üstüne atıldı. Ateşi o pamuğa düştü.
-
جان به جان پیوست و قالبها چخید ** چون دو مرغ سربریده میطپید
- Can, cana ulaştı bedenler dürülüp bükülmeye başladı. İkisi de başları kesilmiş iki kuş gibi çırpınıyorlardı.
-
چه سقایه چه ملک چه ارسلان ** چه حیا چه دین چه بیم و خوف جان 3960
- Hocanın gönlünde ne şarap meclisi, ne padişah, ne aslan, ne haya, ne din, ne ürkeklik, ne de can korkusu kaldı.
-
چشمشان افتاده اندر عین و غین ** نه حسن پیداست اینجا نه حسین
- Gözü kızdı, bir şey görmez oldu. Burada zaten ne Hasan görünür göze, ne Hüseyin!
-
شد دراز و کو طریق بازگشت ** انتظار شاه هم از حد گذشت
- Hocanın meclise dönmesi gecikti. Padişahın bekleyişi de haddi aştı.
-
شاه آمد تا ببیند واقعه ** دید آنجا زلزلهی القارعه
- Ne oluyor bir göreyim diye gitti. Oradaki kıyamet alametini gördü.
-
آن فقیه از بیم برجست و برفت ** سوی مجلس جام را بربود تفت
- Hoca, korkusundan hemen sıçrayıp meclise gitti, ateş gibi derhal şarap kadehini kaptı.