-
گشته مردان بندگان از تیغ تو ** وان زنان ملک مه بیمیغ تو
- Erler, kılıcının yüzünden sana kul oldular; kadınlar bulutsuz bir aya benzeyen yüzüne köle kesildiler.
-
پیش ما باشی تو بخت ما بود ** جان ما از وصل تو صد جان شود
- Bizim yanımızda konakla da devlet ve ikbale erişelim. Canımız, senin visalinle yüzlerce defa tazelensin.
-
هم من و هم ملک من مملوک تو ** ای به همت ملکها متروک تو
- Ben de senin kulunum, ülkem ve saltanatım da. Ey bunca ülkeye, bunca saltanata tenezzül etmeyen!
-
فلسفه گفتش بسی و او خموش ** ناگهان وا کرد از سر رویپوش
- Böyle bir hayli hikmetler söyledi. İmriülkays öylece susup duruyordu. Birdenbire sırrının yüzündeki örtüyü kaldırdı.
-
تا چه گفتش او به گوش از عشق و درد ** همچو خود در حال سرگردانش کرد 3995
- Kulağına eğilip aşk ve derde ait ne söylediyse söyledi. Kendi gibi onu da baştan çıkardı.
-
دست او بگرفت و با او یار شد ** او هم از تخت و کمر بیزار شد
- Tebük padişahı da onun elini tuttu, onunla dost oldu. O da onun gibi tahttan, kemerden bezdi.
-
تا بلاد دور رفتند این دو شه ** عشق یک کرت نکردست این گنه
- Bu iki padişah, uzak, uzak ülkelerin yolunu tuttular. Aşk, zaten bu suçu bir kere yapmamıştır ki.
-
بر بزرگان شهد و بر طفلانست شیر ** او بهر کشتی بود من الاخیر
- Aşk, büyüklere baldır, çocuklara süt. O, her gemiye yüklenen ve geminin ağırlığından fazla olduğu için batmasına sebep olan son yüktür.
-
غیر این دو بس ملوک بیشمار ** عشقشان از ملک بربود و تبار
- Bu ikisinden başka daha nice sayısız padişahları aşk, saltanatlarından, ülkelerinden etmiştir.
-
جان این سه شهبچه هم گرد چین ** همچو مرغان گشته هر سو دانهچین 4000
- Bu üç şehzadenin canı da Çin ülkesinin etrafında kuşlar gibi tane devşirmeye başladı.