- 
		   تو از آن مرغ هوایی فهم کن  ** که ندیدستی طیور من لدن    4015
 
		    - Sen “ Min ledün” kuşlarını görmemişsin. Artık o hava kuşlarına bak da onlardan anla.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جای سیمرغان بود آن سوی قاف  ** هر خیالی را نباشد دستباف 
 
		    - Simurgların yeri, Kaf dağıdır. Her hayal oraya el atamaz.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جز خیالی را که دید آن اتفاق  ** آنگهش بعدالعیان افتد فراق 
 
		    - Ancak o birleşmeyi gören hayal, o makamı görür. Gördükten sonra da yine araya ayrılık düşer.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    نه فراق قطع بهر مصلحت  ** که آمنست از هر فراق آن منقبت 
 
		    - Fakat işi tamamıyla kesen ayrılık değildir bu. Bu iş, bu makam her türlü ayrılıktan emindir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بهر استبقاء آن روحی جسد  ** آفتاب از برف یکدم درکشد 
 
		    - Ruha mensup olan o kalıbın baki kalması için güneş, bir an kendisini kardan çeker.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   بهر جان خویش جو زیشان صلاح  ** هین مدزد از حرف ایشان اصطلاح    4020
 
		    - Sen onlardan kendi canın için bir düzenlik ara; onların sözlerinden ıstılah çalmaya kalkışma.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن زلیخا از سپندان تا به عود  ** نام جمله چیز یوسف کرده بود 
 
		    - Zeliha’ da çöreotundan öd ağacına kadar her şeyin adını Yusuf takmıştı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    نام او در نامها مکتوم کرد  ** محرمان را سر آن معلوم کرد 
 
		    - Onun adını gizli bir surette yazmış, mahremlerine o sırrı bildirmişti.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون بگفتی موم ز آتش نرم شد  ** این بدی کان یار با ما گرم شد 
 
		    - Mum, ateşten yumuşadı dese bu söz, o sevgili bize alıştı, sevdalandı demekti.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ور بگفتی مه برآمد بنگرید  ** ور بگفتی سبز شد آن شاخ بید 
 
		    - Ay doğdu, bakın dese, yahut söğüt ağacı yeşerdi diye bir söz söylese...