- 
		   زنده زین دعوی بود جان و تنم  ** من ازین دعوی چگونه تن زنم    4065
- Canım ve bedenim, bu dava ile dirildi. Artık ben bu davadan nasıl vazgeçer, nasıl sukut edebilirim?
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خواب میبینم ولی در خواب نه  ** مدعی هستم ولی کذاب نه 
- Rüya görürüm ama uykuda değil. Dava edip duruyorum ama yalancı değilim.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر مرا صد بار تو گردن زنی  ** همچو شمعم بر فروزم روشنی 
- Yüz kere kellemi kessen mum gibiyim ben, daha ziyade aydınlanır, etrafı daha aydınlık bir hale getiririm.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آتش ار خرمن بگیرد پیش و پس  ** شبروان را خرمن آن ماه بس 
- Ateş, önden, arttan bütün harmanı sarsa gece yolcularına ayın harmanı kafidir.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کرده یوسف را نهان و مختبی  ** حیلت اخوان ز یعقوب نبی 
- Yusuf’u, kardeşlerinin hilesi, Yakub peygamberden gizledi.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   خفیه کردندش به حیلتسازیی  ** کرد آخر پیرهن غمازیی    4070
- Onu hileyle gizlediler. Fakat gömlek, nihayet gammazlıkta bulundu.
 
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آن دو گفتندش نصیحت در سمر  ** که مکن ز اخطار خود را بیخبر 
- İki küçük kardeşi, büyük kardeşlerine öğütlerde bulundular. Dediler ki: Düşeceğin tehlikelerden bihaber olma.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هین منه بر ریشهای ما نمک  ** هین مخور این زهر بر جلدی و شک 
- Kendine gel, yaralarımıza tuz ekme. Babayiğitlik taslayıp, yahut şüpheye düşüp bu zehri içmeye kalkışma.
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جز به تدبیر یکی شیخی خبیر  ** چون روی چون نبودت قلبی بصیر 
- Her şeyden haberdar olan bir şeyhin tedbirine uymadıkça kalb gözün açık olmadığı halde nasıl yol gidebilirsin?
 
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    وای آن مرغی که ناروییده پر  ** بر پرد بر اوج و افتد در خطر 
- Vay o kuşa ki kanadı bitmeden yücelere uçmaya kalkışır da tehlikeye düşer!