-
بر که افتی گاه و در جوی اوفتی ** گه بدین سو گه بدان سوی اوفتی
- Gah, dağa düşersin, gah dereye. Gah bu yana düşersin, gah o yana.
-
خود نبینی تو دلیل ای جاهجو ** ور ببینی رو بگردانی ازو 4100
- Ey mevki arayan, zaten sen kılavuzu görmezsin. Hatta görsen bile ondan yüz çevirirsin.
-
که سفر کردم درین ره شصت میل ** مر مرا گمراه گوید این دلیل
- Ben bu yolda altmış mil yol yürüdüğüm halde bu kılavuz, hala bana sapık diyor.
-
گر نهم من گوش سوی این شگفت ** ز امر او راهم ز سر باید گرفت
- Bu şaşılacak adamın sözüne kulak asarsam yola yeni baştan başlamam lazım.
-
من درین ره عمر خود کردم گرو ** هرچه بادا باد ای خواجه برو
- Halbuki ben bu yolda ömrümü harcettim. Ne olursa olsun artık, git oradan dersin.
-
راه کردی لیک در ظن چو برق ** عشر آن ره کن پی وحی چو شرق
- Evet, yol yürüdüm ama şimşeğe benzeyen zannınca. O aştığın yolun onda birini doğuya benzeyen vahyin izine uy da yürü.
-
ظن لایغنی من الحق خواندهای ** وز چنان برقی ز شرقی ماندهای 4105
- “Zan, doğruyu bilmez” ayetini okuduğun halde öyle bir şimşeğe uydun da doğudan kaldın ha.
-
هی در آ در کشتی ما ای نژند ** یا تو آن کشتی برین کشتی ببند
- A köhne adam, ya bizim gemimize gir, yahut o gemiyi bizim gemiye bağla.
-
گوید او چون ترک گیرم گیر و دار ** چون روم من در طفیلت کوروار
- Fakat bu söz söylenince duyan der ki: Bu ululuğu nasıl bırakayım, kör gibi sana uyup nasıl gideyim?
-
کور با رهبر به از تنها یقین ** زان یکی ننگست و صد ننگست ازین
- Körün kılavuzla gitmesi elbette daha iyidir. Çünkü bundan insana bir ayıp gelirse, öbüründen yüz ayıp gelir.