-
این تردد هست که موصل روم ** یا برای سحر تا بابل روم
- Musul’a mı gitsem, yoksa büyü öğrenmek için Babil’e mi diye düşüncelere kapılır mı?
-
پس تردد را بباید قدرتی ** ورنه آن خنده بود بر سبلتی
- Şu halde tereddüt, bir kudrete delâlet eder. Böyle olmasa tereddüde düşenin bıyığına gülerler.
-
بر قضا کم نه بهانه ای جوان ** جرم خود را چون نهی بر دیگران
- Yiğidim, kadere az bahane bul! Nasıl oluyor da suçunu başkalarına yükletiyorsun?
-
خون کند زید و قصاص او به عمر ** می خورد عمرو و بر احمد حد خمر
- Zeyd, kana girsin, cezasını Amr çeksin... Amr, şarap içsin, Ahmet dayak yesin, bu olur mu?
-
گرد خود برگرد و جرم خود ببین ** جنبش از خود بین و از سایه مبین 415
- Kendi etrafında dolan, kendi suçunu gör. Hareketi güneşten bil, gölgeden bilme.
-
که نخواهد شد غلط پاداش میر ** خصم را میداند آن میر بصیر
- Bir beyin bile ceza vermesi yanlış olmuyor, o gözü açık er, düşmanı biliyor.
-
چون عسل خوردی نیامد تب به غیر ** مزد روز تو نیامد شب به غیر
- Bal şerbeti içersen başkasına humma gelmiyor. Gündüzün çalışıyorsun, akşamleyin ücretini başkası almıyor.
-
در چه کردی جهد کان وا تو نگشت ** تو چه کاریدی که نامد ریع کشت
- Neye çalıştın da zararını, faydasını görmedin? Ne ektin de devşirme vakti onu biçmedin?
-
فعل تو که زاید از جان و تنت ** همچو فرزندت بگیرد دامنت
- Canından, teninden doğan işin, çocuğun gibi gelir, senin eteğini tutar.
-
فعل را در غیب صورت میکنند ** فعل دزدی را نه داری میزنند 420
- Yaptığın işe gayb âleminden bir suret verirler. Hırsızlık için darağacı kurmuyorlar mı?