-
قابل ضو بود اگر چه کور بود ** شد ازین اعراض او کور و کبود
- Görse de gözünün ışıklanması mümkündür. Fakat bu çekinmesi yüzünden büsbütün körleşip kaldı.
-
گویدش عیسی بزن در من دو دست ** ای عمی کحل عزیزی با منست
- İsa ona, gel der, bana sarıl. Ey kör, o yüce sürme bendedir.
-
از من ار کوری بیابی روشنی ** بر قمیص یوسف جان بر زنی
- Körsen bile benim mucizemle aydınlığa ulaşır, can Yusuf’unun gömleğine nail olursun.
-
کار و باری کت رسد بعد شکست ** اندر آن اقبال و منهاج رهست
- Sana o sınıklıktan sonra gelen ululukta devlet vardır. O devlet sana yol gösterir.
-
کار و باری که ندارد پا و سر ** ترک کن هی پیر خر ای پیر خر 4120
- Eli ayağı olmayan devleti terk et a kart eşek, terk et!
-
غیر پیر استاد و سرلشکر مباد ** پیر گردون نی ولی پیر رشاد
- Pirden başka üstat ve başbuğ olmasın. Fakat yaş bakımından pir değil, doğru yol piri.
-
در زمان چون پیر را شد زیردست ** روشنایی دید آن ظلمتپرست
- Karanlığa tapan, pirin emri altına girdi mi aydınlığı görür.
-
شرط تسلیم است نه کار دراز ** سود نبود در ضلالت ترکتاز
- Şart, teslim olmaktan ibarettir, uzun işe girişmek değil. Sapıklıkta koşup yelmenin faydası yoktur.
-
من نجویم زین سپس راه اثیر ** پیر جویم پیر جویم پیر پیر
- Ben bundan böyle esir yolunu aramam. Pir ararım, pir ararım, pir!
-
پیر باشد نردبان آسمان ** تیر پران از که گردد از کمان 4125
- Göklerin merdiveni pirdir. Ok, nereden fırlar, havalanır? Yaydan.