-
بوک موقوفست کامم بر سفر ** چون سفر کردم بیابم در حضر
- Belki muradıma erişmem sefere bağlıdır. Seferde bulamaz isem belki de oturduğum yerde bulurum.
-
یار را چندین بجویم جد و چست ** که بدانم که نمیبایست جست
- Sevgiliyi öyle bir arayayım ki onu aramaya lüzum olmadığını bilinceye kadar bu aramadan vazgeçmeyeyim.
-
آن معیت کی رود در گوش من ** تا نگردم گرد دوران زمن
- Zamanenin çevresinde dönüp dolaşmadıkça o beraberlik, kulağıma girer mi benim?
-
کی کنم من از معیت فهم راز ** جز که از بعد سفرهای دراز
- Uzun ve uzak yerlere düşmeden bu beraberlik sırrını nasıl anlayabilirim?
-
حق معیت گفت و دل را مهر کرد ** تا که عکس آید به گوش دل نه طرد 4180
- Tanrı, kullarıyla beraber olduğunu anlattı, sonra da bu sırrı gönlün aksetsin, bununla kanaat etmesin, bu sırrı araştırsın diye gönülü mühürledi.
-
چون سفرها کرد و داد راه داد ** بعد از آن مهر از دل او بر گشاد
- Gönül seferlere düştü yollar aştı… Ondan sonra gönüldeki mührü açtı.
-
چون خطایین آن حساب با صفا ** گرددش روشن ز بعد دو خطا
- Hesaptaki iki yanlış gibi hani. O iki yanlıştan sonra hesap aydınlanır, doğrulur ya, tıpkı onun gibi.
-
بعد از آن گوید اگر دانستمی ** این معیت را کی او را جستمی
- Fakat seferden sonra der ki: Bu beraberliği bilseydim hiç onu arar mıydım?
-
دانش آن بود موقوف سفر ** ناید آن دانش به تیزی فکر
- İyi ama onu anlamak sefere bağlıdır. O anlayış keskin fikirlerle elde edilmez ki.
-
آنچنان که وجه وام شیخ بود ** بسته و موقوف گریهی آن وجود 4185
- Hani Şeyh’in borcunun verilmesi de o çocuğun ağlamasına bağlıydı ya.