-
دانش آن بود موقوف سفر ** ناید آن دانش به تیزی فکر
- İyi ama onu anlamak sefere bağlıdır. O anlayış keskin fikirlerle elde edilmez ki.
-
آنچنان که وجه وام شیخ بود ** بسته و موقوف گریهی آن وجود 4185
- Hani Şeyh’in borcunun verilmesi de o çocuğun ağlamasına bağlıydı ya.
-
کودک حلواییی بگریست زار ** توخته شد وام آن شیخ کبار
- Helvacı çocuk, zarı, zarı ağladı da o ulular Şeyhinin borcunu ödediler.
-
گفته شد آن داستان معنوی ** پیش ازین اندر خلال مثنوی
- Bu manevi hikaye, bundan önce “Mesnevi” içinde söylendi.
-
در دلت خوف افکند از موضعی ** تا نباشد غیر آنت مطمعی
- Ondan başka bir yerden tamah etmeyesin diye bir yerden gönlüne bir korkudur düşer.
-
در طمع فایدهی دیگر نهد ** وآن مرادت از کسی دیگر دهد
- Fakat bu tamaha bir başka fayda verir; o muradın başka bir kimseden meydana gelir.
-
ای طمع در بسته در یک جای سخت ** که آیدم میوه از آن عالیدرخت 4190
- Ey bir yere sıkıca bağlanan, maksadını oradan uman, o yüce ağaçtan meyve elde edeyim diyen!
-
آن طمع زان جا نخواهد شد وفا ** بل ز جای دیگر آید آن عطا
- O maksadın, oradan olmaz da Tanrı onu başka bir yerden verir.
-
آن طمع را پس چرا در تو نهاد ** چون نخواستت زان طرف آن چیز داد
- Peki… O şeyi sana umduğun taraftan vermeyecekti de neden o tamahı sana verdi?
-
از برای حکمتی و صنعتی ** نیز تا باشد دلت در حیرتی
- Gönlüne bir hayret gelsin diye; bir hikmet bir kudret göstermek için.