-
بندهی مومن تضرع میکند ** او نمیداند به جز تو مستند 4220
- Mümin kulun yalvarmada. Onun senden başka dayandığı yok.
-
تو عطا بیگانگان را میدهی ** از تو دارد آرزو هر مشتهی
- Sen yabancılara bile ihsanda bulunursun. Her iştah sahibi, dileğini senden diler.
-
حق بفرماید که نه از خواری اوست ** عین تاخیر عطا یاری اوست
- Tanrı buyurur ki: bu onu horlamak için değil. Ona geç ihsan etmem, onun faydasınadır.
-
حاجت آوردش ز غفلت سوی من ** آن کشیدش مو کشان در کوی من
- İhtiyacı onu gafletten ayılttı, bana çevirdi; saçından tuttu, çeke, çeke benim tarafıma getirdi.
-
گر بر آرم حاجتش او وا رود ** هم در آن بازیچه مستغرق شود
- Dileğini verirsem yine döner, o oyuncağa kapılır gaflete gark olur gider.
-
گرچه مینالد به جان یا مستجار ** دل شکسته سینهخسته گو بزار 4225
- Gerçi ey sığınılan en düşkünlere yardım eden Tanrı diye gönlü kırık, perişan bir halde ağlayıp sızlanmada ama ko ağlasın, sızlasın.
-
خوش همیآید مرا آواز او ** وآن خدایا گفتن و آن راز او
- Bana onun sesi hoş gelmede. O yarabbi demesi, sırlarını söylemesi hoşuma gidiyor.
-
وانک اندر لابه و در ماجرا ** میفریباند بهر نوعی مرا
- Yalvararak başından geçenleri anlatarak beni her çeşit aldatmada.
-
طوطیان و بلبلان را از پسند ** از خوش آوازی قفس در میکنند
- Dudu kuşlarıyla bülbülleri, seslerinin güzelliği yüzünden kafese koyarlar.
-
زاغ را و چغد را اندر قفس ** کی کنند این خود نیامد در قصص
- Fakat kuzgunla baykuşu hiç kafese korlar mı? Böyle bir şey hiç işitilmemiştir.