English    Türkçe    فارسی   

6
4271-4280

  • ورنه کین جمله را از تو کشم  ** تا شود آمن زر هر محتشم 
  • Yoksa hepsinin öcünü senden alırız. Bu suretle her mal sahibinin altını da emin olsun demişlerdi.
  • گفت او از بعد سوگندان پر  ** که نیم من خانه‌سوز و کیسه‌بر 
  • Adam ağız dolusu yeminlerden sonra ben ne ev yakan birisiyim, ne yankesici.
  • من نه مرد دزدی و بیدادیم  ** من غریب مصرم و بغدادیم 
  • Ben ne hırsızım, ne zalim. Ben Mısır’da garip bir Bağdatlıyım dedi.
  • بیان این خبر کی الکذب ریبة والصدق طمانینة 
  • ”Yalan insana şüphe verir, doğruysa inanç” hadisi
  • قصه‌ی آن خواب و گنج زر بگفت  ** پس ز صدق او دل آن کس شکفت 
  • Rüyasını, rüyada hatifin kendisine bir define haber verdiğini söyledi. Bekçinin gönlü rahatlaştı, adamın doğru söylediğini anladı.
  • بوی صدقش آمد از سوگند او  ** سوز او پیدا شد و اسپند او  4275
  • Yemininden doğruluk kokusu gelmekteydi. Sözünden, içinin çörekotu gibi yandığı anlaşılıyordu.
  • دل بیارامد به گفتار صواب  ** آنچنان که تشنه آرامد به آب 
  • Gönül doğru sözden huzur ve sükun bulur, susuzun suyla hararetini teskin etmesi gibi.
  • جز دل محجوب کو را علتیست  ** از نبیش تا غبی تمییز نیست 
  • Ancak bir illete tutulmuş olan mahcup gönül, doğruyu anlamaz. O, peygamberlerle ahmak bir adamı bile ayırdedemez.
  • ورنه آن پیغام کز موضع بود  ** بر زند بر مه شکافیده شود 
  • Yoksa mahallinden kopup gelen o haber, aya bile gelse onu ikiye böler.
  • مه شکافد وان دل محجوب نی  ** زانک مردودست او محبوب نی 
  • Ay ikiye bölünür de o hicap altında kalmış gönül bölünmez. Çünkü o, sevgili değildir, onu Tanrı reddetmiştir.
  • چشمه شد چشم عسس ز اشک مبل  ** نی ز گفت خشک بل از بوی دل  4280
  • Bekçinin gözleri yaşardı, bir kaynak oldu adeta. Fakat kuru sözden değil, gönül korkusundan.