تا حریم کعبه را ویران کند ** جمله را زان جای سرگردان کند
Kabe'yi yıkmak, herkesi oradan döndürmek istedi.
تا همه زوار گرد او تنند ** کعبهی او را همه قبله کنند
Bütün ziyaretçilerin, onun yanma toplanmasını, emrine uymasını, yaptığı kâbeyi kıble edinmesini diledi.
وز عرب کینه کشد اندر گزند ** که چرا در کعبهام آتش زنند
Neden benim kâbemi ateşlediler diye Araplardan öcalmak niyetine düştü.
عین سعیش عزت کعبه شده ** موجب اعزاز آن بیت آمده
Onun bu savaşı, Kabe'nin yücelmesine, o Tanrı evinin daha ziyade şereflenmesine sebeboldu.
مکیان را عز یکی بد صد شده ** تا قیامت عزشان ممتد شده 4380
Mekkelilerin yüceliği birdir, yüz oldu. Kıyamete dek de yücelikleri yürüdü gitti.
او و کعبهی او شده مخسوفتر ** از چیست این از عنایات قدر
Halbuki Ebrehe de, kâbesi de daha ziyade yerin dibine girdi. Bu nedendir? Kaza ve kederin inayetlerinden.
از جهاز ابرهه همچون دده ** آن فقیران عرب توانگر شده
Yırtıcı bir hayvana benzeyen Ebrehe'nin getirdiği mal ve mülkten de Arap yoksulları, zengin oldular.
او گمان برده که لشکر میکشید ** بهر اهل بیت او زر میکشید
O, ordu çektiğini sanıyordu, halbuki Mekkelilere mal mülk ve altın götürmedeydi.
اندرین فسخ عزایم وین همم ** در تماشا بود در ره هر قدم
Kaza ve kaderin bu aksi cilvesinden haberi bile yoktu. Yolda her adımda şatafatını seyredip duruyordu.
خانه آمد گنج را او باز یافت ** کارش از لطف خدایی ساز یافت 4385
Nihayet adamcağız, evine geldi, defineyi buldu. İşi, Tanrı lûtfiyle düzene girdi.
مکرر کردن برادران پند دادن بزرگین را و تاب ناآوردن او آن پند را و در رمیدن او ازیشان شیدا و بیخود رفتن و خود را در بارگاه پادشاه انداختن بیدستوری خواستن لیک از فرط عشق و محبت نه از گستاخی و لاابالی الی آخره
Kardeşleri, ağabeylerine birbiri üstüne öğüt verdiler. Fakat o, bu öğütlere sabredemedi. Deli gibi kendinde olmaksızın onlardan kaçtı, kendisini padişahın tapısına izin istemeden attı. Fakat bu küstahlığından, aldırış etmediğinden değildi, aşkının çokluğundandı.