-
گفت اندر محکمهست این غلغله ** من نتوانم فهم کردن این گله
- Dedi ki: Mahkemede bir gürültü varken şikâyetini dinleyemiyor, anlayamıyorum.
-
گر به خلوت آیی ای سرو سهی ** از ستمکاری شو شرحم دهی
- Ey selvi boylu! Yalnızca gelirsen kocanın sitemlerini iyice söyle, şikâyette bulunursun.
-
گفت خانهی تو ز هر نیک و بدی ** باشد از بهر گله آمد شدی
- Kadın dedi ki: Senin evine iyi kötü herkes, derdini dökmeye, şikâyetini anlatmaya gelip gider.
-
خانهی سر جمله پر سودا بود ** صدر پر وسواس و پر غوغا بود
- Baş evi de sevdalarla doludur. Nitekim vesveselerle dolu olan gönül kavgalarla dopdoludur.
-
باقی اعضا ز فکر آسودهاند ** وآن صدور از صادران فرسودهاند 4460
- Geri kalan uzuvlar, düşünceye düşmez, rahattır. Fakat gönüller, gelip gidenlerin yüzünden yorulur, yıpranır.
-
در خزان و باد خوف حق گریز ** آن شقایقهای پارین را بریز
- Tanrı korkusunun gözüne, yeline kaç. O bıldırki çiçekleri dök.
-
این شقایق منع نو اشکوفههاست ** که درخت دل برای آن نماست
- Bu çiçekler, yeni çiçeklerin bitmesine mâni olmaktadır. Halbuki gönül ağacı, onlar için yetişmiş, boy atmıştır.
-
خویش را در خواب کن زین افتکار ** سر ز زیر خواب در یقظت بر آر
- Kendini bu düşüncelere verme, uykuya dal. Uyku içindeyken uyanıklığa baş kaldır.
-
همچو آن اصحاب کهف ای خواجه زود ** رو به ایقاظا که تحسبهم رقود
- Hani o Ashabı kehif gibi sen de uyanık yürü, seni uyuyor sansınlar.
-
گفت قاضی ای صنم معمول چیست ** گفت خانهی این کنیزک بس تهیست 4465
- Kadı, peki güzelim dedi, ne yapalım? Kadın dedi ki: Bu cariyenin evi tamamiyle bomboş.