-
آن سری که نیست فوق آسمان ** از هوس او را در آن صندوق دان
- Göklerin yücesine yücelmeyen baş, bil ki heveslere kapılmış, sandık içine girmiştir.
-
چون ز صندوق بدن بیرون رود ** او ز گوری سوی گوری میشود
- Beden sandığından çıksa bile körlüğünden bir körün yanına gider ancak.
-
این سخن پایان ندارد قاضیش ** گفت ای حمال و ای صندوقکش 4500
- Bu sözün sonu yoktur. Kadı, ey hamal dedi, ey sandık götüren!
-
از من آگه کن درون محکمه ** نایبم را زودتر با این همه
- Mahkemeye gir, halimi anlat. Naibime çabuk halimi tamamiyle bildir.
-
تا خرد این را به زر زین بیخرد ** همچنین بسته به خانهی ما برد
- Gelsin, şu akılsız heriften bu sandığı alsın, açmadan öylece eve götürsün.
-
ای خدا بگمار قومی روحمند ** تا ز صندوق بدنمان وا خرند
- Yarabbi, ruh sahibi bir kavim gönder de bizi de beden sandığından satın alsın.
-
خلق را از بند صندوق فسون ** کی خرد جز انبیا و مرسلون
- Halkı, afsun sandığından peygamberlerden başka kim satın alabilir?
-
از هزاران یک کسی خوشمنظرست ** که بداند کو به صندوق اندرست 4505
- Sandık içinde olduğunu gönül gözü açık olan binde bir kişi bilebilir.
-
او جهان را دیده باشد پیش از آن ** تا بدان ضد این ضدش گردد عیان
- O, önce âlemi görmüştür de o zıtla bu zıt, kendisine ayan olmuştur.
-
زین سبب که علم ضالهی مومنست ** عارف ضالهی خودست و موقنست
- Bilgi, müminin kayıp malıdır. Bu sebeple mümin, kendi yitiğini bilir, anlar.