-
بیزبان گویند سرو و سبزهزار ** شکر آب و شکر عدل نوبهار
- Selvilerle yeşillik, daima dilsiz, dudaksız olarak suya ve ilkbaharın adaletine şükredip durmadadır.
-
حلهها پوشیده و دامنکشان ** مست و رقاص و خوش و عنبرفشان 4545
- Güzelim elbiseler giymiştir, eteğini sürüyerek sarhoş bir balde oynamada, güzel bir halde etrafa amber saçmadadır.
-
جزو جزو آبستن از شاه بهار ** جسمشان چون درج پر در ثمار
- Bedenleri, meyva incileriyle dolu bir hokkaya dönmüş, her cüzüleri, bahar padişahından gebe kalmıştır.
-
مریمان بی شوی آبست از مسیح ** خامشان بی لاف و گفتاری فصیح
- Meryemler, kocasız olarak Mesih'e gebe kalmışlardır sanki. Susmaktadırlar, fakat sözsüz olarak fasih bir surette konuşuyorlar:
-
ماه ما بینطق خوش بر تافتست ** هر زبان نطق از فر ما یافتست
- Bizim ay, sözsüz olarak doğmuştur. Her dil, bizim kuvvetimizle söz söyleme kabiliyetini bulmuştur.
-
نطق عیسی از فر مریم بود ** نطق آدم پرتو آن دم بود
- İsa'nın konuşması, Meryem'in kuvvetiyleydi. Âdem'in konuşması, o anın ışığındandı.
-
تا زیادت گردد از شکر ای ثقات ** پس نبات دیگرست اندر نبات 4550
- Ey inanılır erler, çok şükür edesiniz diye nebatlar içinde daha ne nebatlar var.
-
عکس آن اینجاست ذل من قنع ** اندرین طورست عز من طمع
- Onun aksi burada "Kanaat eden alçaldı" sözüdür. Bu makamda söz "Tamah eden yüceldi" sözüdür.
-
در جوال نفس خود چندین مرو ** از خریداران خود غافل مشو
- Nefsine bu kadar uyma; seni satın alanlardan gafil olma.
-
باز آمدن زن جوحی به محکمهی قاضی سال دوم بر امید وظیفهی پارسال و شناختن قاضی او را الی اتمامه
- Cuha' nın karısının ertesi yıl, yine bıldırki geçimi elde ederim ümidiyle kadıya başvurması ve kadı' nın onu tanıması
-
بعد سالی باز جوحی از محن ** رو به زن کرد و بگفت ای چست زن
- Bir yıl sonra Cuha yine mihnetlere düşüp yüzünü karısına çevirerek dedi ki: Ey akıllı kadın!