-
من به صحرا خلوتی بگزیدهام ** خلق را من دزد جامه دیدهام
- Hâsılı ben de ovada kendime halvet bir yer seçtim, halkı elbise hırsızı gördüm.
-
نیم عمر از آرزوی دلستان ** نیم عمر از غصههای دشمنان 460
- Ömrün yarısı, sevgili isteğiyle geçti, yarısı düşmanların derdiyle.
-
جبه را برد آن کله را این ببرد ** غرق بازی گشته ما چون طفل خرد
- O, cüppeyi aldı götürdü, bu, külâhı. Biz de küçücük çocuklar gibi oyuna daldık;
-
نک شبانگاه اجل نزدیک شد ** خل هذا اللعب به سبک لاتعد
- Derken ecel gecesi yaklaştı. Artık bırak şu oyunu, yeter dönme oyuna gayrı.
-
هین سوار توبه شود در دزد رس ** جامهها از دزد بستان باز پس
- Tövbe atına binde hırsıza yetiş, hırsızdan elbiselerini al, geri dön.
-
مرکب توبه عجاب مرکبست ** بر فلک تازد به یک لحظه ز پست
- Tövbe atı acayip bir attır. Bir anda şu aşağılık âlemden ta göğün üstüne kadar sıçrayıp çıkar.
-
لیک مرکب را نگه میدار از آن ** کو بدزدید آن قبایت را نهان 465
- Fakat atını da hırsızdan gözet ha. Biliyorsun ya, o, gizlice elbiseni de çaldı.
-
تا ندزدد مرکبت را نیز هم ** پاس دار این مرکبت را دم به دم
- Aman şu atımı gözet de hırsız çalmasın.
-
حکایت آن شخص کی دزدان قوج او را بدزدیدند و بر آن قناعت نکرد به حیله جامههاش را هم دزدیدند
- Hırsızlar,birisinin koçunu çaldılar.Onunla kanaat etmediler de elbisesini çaldılar.
-
آن یکی قج داشت از پس میکشید ** دزد قج را برد حبلش را برید
- Birisinin bir koçu vardı. Boynuna bir ip bağlamış, ardından çekip götürüyordu. Bir hırsız geldi, ipini kesip koçu götürdü.
-
چونک آگه شد دوان شد چپ و راست ** تا بیابد کان قج برده کجاست
- Adam haberdar olunca, koçu nereye götürdü diye sağa sola koşmaya başladı.