-
گفت تو زان سان که عکس دیگریست ** جمله احوالت به جز هم عکس نیست
- Senin sözün de onun gibi işte; başkalarının sesinin aksi. Bütün işin gücün hep böyle aksine ve aykırı.
-
خشم و ذوقت هر دو عکس دیگران ** شادی قواده و خشم عوان
- Kızgınlığın da başkalarının aksine, zevkin de. Başbuğun zevkiyle çobanın kızgınlığına benziyor.
-
آن عوان را آن ضعیف آخر چه کرد ** که دهد او را به کینه زجر و درد
- O arık koyun, çobana neler etti? Sonunda onu kinlendirdi. eziyete soktu.
-
تا بکی عکس خیال لامعه ** جهد کن تا گرددت این واقعه
- Bir sevinç hayaliyle ne vaktedek oyalanıp duracaksın? Çalış da bu sevinç, tahakkuk etsin.
-
تا که گفتارت ز حال تو بود ** سیر تو با پر و بال تو بود 4665
- Sözün, senin halin olursa kendi kanadlarınla uçar, gezersin.
-
صید گیرد تیر هم با پر غیر ** لاجرم بیبهره است از لحم طیر
- Ok da başkasının kanadiyle av tutar. O yüzden de kuş etinden nahibi yoktur.
-
باز صید آرد به خود از کوهسار ** لاجرم شاهش خوراند کبک و سار
- Doğan kuşu, dağlıklardan av getirir. Fakat getirdiği ceylanı, çil kuşunu padişaha yedirir.
-
منطقی کز وحی نبود از هواست ** همچو خاکی در هوا و در هباست
- Vahiyden olmayan söz, heva ve hevestendir. Topraktan yaratılanlar gibi havaya, zerre zerre dağılır, biter.
-
گر نماید خواجه را این دم غلط ** ز اول والنجم بر خوان چند خط
- Eğer bu söz, sana yanlış görünürse "Vennecmi" suresinin evvelinden birkaç satır okuyuver.
-
تا که ما ینطق محمد عن هوی ** ان هو الا بوحی احتوی 4670
- Oku da Muhammed'in, heva ve hevesinden konuşmadığını, onun her sözünün, ancak vahiy olduğunu anla.