-
اشکم تی لاف اللهی نزد ** که آتشش را نیست از هیزم مدد
- Boş karın, Allahlık lâfına giremez. Onun ateşine odun yardım edemez.
-
اشکم خالی بود زندان دیو ** کش غم نان مانعست از مکر و ریو
- Boş karın, şeytanın zindanıdır. Çünkü ekmek derdi, onun hilesine, düzenine mânidir.
-
اشکم پر لوت دان بازار دیو ** تاجران دیو را در وی غریو
- Dolu karın, bil ki şeytanın pazarıdır. Şeytan tacirleri orada gürültü eder dururlar.
-
تاجران ساحر لاشیفروش ** عقلها را تیره کرده از خروش
- Hiçbir şey satmayan büyücü tacirler, gürültüyle akılları bulandırır, berbadederler.
-
خم روان کرده ز سحری چون فرس ** کرده کرباسی ز مهتاب و غلس 4730
- Geceleyin büyü yaparak küpü at gibi yürütürler. Ay ışığıyla sabaha karşı olan karanlığı kumaş haline getirirler.
-
چون بریشم خاک را برمیتنند ** خاک در چشم ممیز میزنند
- İbrişim gibi toprağı örerler; temyiz sahibinin gözüne toprak serperler.
-
چندلی را رنگ عودی میدهند ** بر کلوخیمان حسودی میدهند
- Kokusuz yaban ağacına ödağacı rengini verirler. Taş ve toprak parçasını bize hoş gösterirler, bizi hasetçi yaparlar.
-
پاک آنک خاک را رنگی دهد ** همچو کودکمان بر آن جنگی دهد
- Noksan sıfatlardan temizdir o Tanrı ki toprağa bir renk verir, çocuk gibi bizi ona kaptırır, birbirimize düşürür.
-
دامنی پر خاک ما چون طفلکان ** در نظرمان خاک همچون زر کان
- Eteğimizi çocuklar gibi toprakla doldururuz. Bizim gözümüzle o toprak, madenden çıkmış altın görünür.
-
طفل را با بالغان نبود مجال ** طفل را حق کی نشاند با رجال 4735
- Çocuğun, yetişmiş erlere karşı bir mecali yoktur. Tanrı çocuğu erkeklerle bir araya koymaz, bir derecede tutmaz ki.