English    Türkçe    فارسی   

6
4767-4776

  • سر چرا بندم چو درد سر نماند  ** وقت روی زرد و چشم تر نماند 
  • Başımın ağrısı kalmadı. Neden başımı bağlıyayım? Yüzümün sarardığı, gözümün yaşardığı çağ geçti.
  • چون شکرلب گشته‌ام عارض قمر  ** باز باید کرد دکان دگر 
  • Yüzüm ay gibi parladı, dudaklarım şekere döndü. Artık yeni ve başka bir dükkân açmam gerek.
  • زین منی چون نفس زاییدن گرفت  ** صد هزاران ژاژ خاییدن گرفت 
  • Bu benlikle nefsi gelişti, vesveseler doğmaya başladı. Yüz binlerce abes şeyler gevelemeye başladı.
  • صد بیابان زان سوی حرص و حسد  ** تا بدان‌جا چشم بد هم می‌رسد  4770
  • O makamdan hırs ve hasedin bulunduğu yere kadar yüzlerce çöl, yüzlerce ova vardır. Fakat kem göz, ta oraya gelip çatmadaydı.
  • بحر شه که مرجع هر آب اوست  ** چون نداند آنچ اندر سیل و جوست 
  • Her suyun dönüp gittiği yer olan padişahın denizi, nasıl olur da selde, ırmakta bulunanı bilmez?
  • شاه را دل درد کرد از فکر او  ** ناسپاسی عطای بکر او 
  • Onun el dokunmamış fikrinde doğmuş olan küfran yüzünden padişahın gönlü dertlendi.
  • گفت آخر ای خس واهی‌ادب  ** این سزای داد من بود ای عجب 
  • Dedi ki: Ey edepsiz aşağılık adam! Şaşılacak şey, benim yaptığım iyiliklere karşı lâyığım bu muydu?
  • من چه کردم با تو زین گنج نفیس  ** تو چه کردی با من از خوی خسیس 
  • Ben sana bunca nefis hazineler verdim. Aşağılık huyunla sen, bana neler yaptın?
  • من ترا ماهی نهادم در کنار  ** که غروبش نیست تا روز شمار  4775
  • Ben senin kucağına öyle bir ay verdim ki kıyamet gününe kadar gurubu yoktur.
  • در جزای آن عطای نور پاک  ** تو زدی در دیده‌ی من خار و خاک 
  • Sen o parlak nura karşılık benim yüzüme toz toprak serptin, diken hatırdın ha.